Kral Olunca Yapacağım Ufak Şımarıklıklar
Merhaba sevgili okuyucularım. Sizlerle yine bir yazımda buluşmanın keyfini yaşamaktayım.
Baştan diyeyim; bu defa farklı bir platformdayım.
Şımartmak istiyorum kendimi. Bu fiil, beni değil, tarihe geçecek beni şımartmayla alakalı diyelim.
Tamam başbakan, cumhurbaşkanı filan değilim, kendimi şımartacağım ya daha büyük olsun. Immmm kral olmak en güzeli.
Firavun gibi tanrı kralı…İşte tam olarak bu olayım!
Ben, zaman mefhumundan kopmuş, geçmiş-gelecek arasına yayılmış ülkemde firavun kralım. Krallığımın ilk yıllarında gayet iyiyken sonrasında firavunlaşmış bir kralım.
Sonra, sonra oldu bir şeyler ve bir gün karar verdim yapmalıydım. Ama ne? Durum iyi gösteriliyordu, hiç de öyle değilken. Bunu hissediyordum artık.
İlk öncelikle halkımın görebileceği yerlere büyük puntolu hiyerografiler yazdırırdım.
Luvi ve Urartu hiyerografilerine, inat kocaman puntolarla. ’’Bu hiyerografiyi tam hakkıyla anlayan ey halkımın en bilge insanları, sarayıma davetlisiniz.’ Soldan sağa, sağdan sola ya da yukarıdan aşağıya bakarak sembollerdeki figürleri, baktıkları yönde okumaya çalışan, halkımın içinden, yazımla vermek istediğim mesajı hakkıyla anlayan bilge insanlar olurdu elbette. Ben kralım ya, bilgelik diplomam olmasa da bilge gibi ‘’mış’’ lı izlenim verebilirim. Şakşakçı vezirlerim var benim.
On binlerce odadan oluşmuş sarayımın en geniş salonuna toplanmış insanlara, önce ruy-I derya, kavun rüzgarı diye bilinen, uzak ülkelerden getirttiğim içecekleri ya da ejder meyvelerini, hurmalarını sunmaz; sade Ph’ı 8 olan sudan, ikram ederdim. Evet su dedim. Su, sadeliktir.
Su, özümüzdür. Bize kendimizi hatırlatır. Kalbimizin kirlenmediği, çıkarımızı düşünmediğimiz, mal mülk peşinde olmanın, ’’cebimi doldurayım da halkım ne yaparsa yapsın’’ gibi beyazlığı bozulmuş duygulardan arınmamız gerektiğini hatırlatır bizlere. Anlayan anlayacaktır zaten. Su gibi aziz olalım. Su gibi aziz olursan sen de yaşamın vazgeçilmezi olursun. Vazgeçilmezler şımartıldığı için vazgeçilmez olmuşlardır.
Neden mi bunu yapıyorum?
Neden mi şımarma kelimesini herkes gibi anlamıyorum?
Ben de şımarmak için haremler mi kurmalıyım, hizmetliler peşimde mi dolaşmalı, makam araçlarımın sayısı halkımın dudaklarını uçuklatacak sayıda mı olmalı? Gücümü göstermek için benle aynı fikirde olmayanlara hücre cezası mı vermeliyim?
Ülkemde, benimle aynı düşünen insanlar mı rant sahibi olmalı?
Sarayıma çağırdığım bunca seçilmiş insan neden mi burada olacaklar? Hayır, hayır sormayın, neden değil gerekli bir durum artık. Yardım almalıyım bir an evvel.
Çünkü tamam ben kral olabilirim, vezirlerim ya da yakınlarım tarafından pohpohlanıyor olabilirim, egomu her gün sayısızca okşayabilirim ama tüm bunlardan sıyrılmanın zamanı gelmedi mi sizce?
Unutmayın; dışardan kendimizi görebilecek pencerelerimiz kapatılırsa, her yer kararmaya başlar. Benlik kararırsa, kararırsam şayet, sizin bildiğiniz şımarmaları yaşarsam, ülkemde adalet, ekonomi, eğitim, tarım, sağlık …vs yavaş yavaş kararmaya başlar. O durumda karanlığı, olması gereken hayatımız/ layık görülen hayatımız olarak görmeye başlarız.
Şimdi bırakın da kendimi biraz şımartayım. Halkımın seçkin insanlarıyla fikirleşmek, çalışmak, hayata geçirmek, üretmek, daha iyi, daha iyi olmak için bir arada olayım. Öyle makamı kullanarak mal mülk sahibi olmanın, bakiyemi kabartmanın; yakınlarımı, torunumun torunlarını dahi düşünerek halkıma ve topraklarımıza ait ‘’BEN’’ leri, kendi ‘’benim’’ yapmam şımarıklık değildir.
Şımarıklık, her tahta gelen kralın halkını şımartarak şımarmasıdır.
Ekonomi, eğitim, adalet, tarım, geçim, kadınlar, çocuklar… Tüm kollarda halkımı şımartırsam ben gerçek manada şımarmış olacağım.
Önemli olan nedir biliyor musunuz?
Bir kralın icraatlarındaki ve söylemlerindeki hatalarını fark edip, olması gereken neyse bir an önce ona dönmesidir. Sağıma, soluma ‘’Bayyylar!’’ diye bağırarak kendimi güçlü göstermeyi bırakmalı, gücün, o, bu, şu diye ayırt etmeden insanları sevgi ve hoşgörüyle bir arada huzurla yönetebilmekte olduğunu fark etmeliyim. Bunu sağlamış olduğumda, kendimi tam manasıyla şımartmış olup tarihe geçeceğim.
İnsanların değil, tarihin bana aşık olmasıyla şımaracağım. Hatalarımı düzeltmem için bir fırsat isteyebilmem, yerime başka bir kralın gelmesinin o fırsatın içinden saymamla başlayabilir.
Su gibi olun,
Sağlıcakla kalın efendim…