“Lütfen Bize, Bizden Bağımsız Yardım Edin”
Türkiye günlerdir yanıyor… haykırıyorlar, yetişin yanıyoruz diye… koşup gelenler çaresiz tırnaklarıyla kazıdıkları toprağı, avuçlarıyla ateşe atıyorlar – yaşatmak için ormanı, canlıyı, insanı – çaresizce geliyorlar… hiçbir şey yapamasalar da – birlikte açı çekeriz diyorlar… açıyı paylaşıyorlar ama Türkiye günlerdir yanmaya devam ediyor (…) #Lütfenbizeyardımedin #Helpturkey Sosyal medyada yardım talepleri çığ gibi büyüdü. Ancak, Uluslararası kamuoyunu […]
Türkiye günlerdir yanıyor…
haykırıyorlar, yetişin yanıyoruz diye…
koşup gelenler çaresiz
tırnaklarıyla kazıdıkları toprağı, avuçlarıyla ateşe atıyorlar – yaşatmak için ormanı, canlıyı, insanı – çaresizce geliyorlar…
hiçbir şey yapamasalar da – birlikte açı çekeriz diyorlar…
açıyı paylaşıyorlar
ama Türkiye günlerdir yanmaya devam ediyor (…)
#Lütfenbizeyardımedin #Helpturkey
Sosyal medyada yardım talepleri çığ gibi büyüdü.
Ancak, Uluslararası kamuoyunu yangınlarla mücadelede yardıma çağıran #helpturkey kampanyasına Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Yurt dışından organize edilen sözde yardım kampanyası devletimizi aciz göstermek amacıyla başlatıldığını” ifade etti.
Bu açıklamayı AK Parti tabanı bile ciddiye almadı, zira İspanya bu kampanyayı etiketleyerek, “biz yoldayız” mesajı ile uçak ve ekip gönderdiğini duyurdu.
Türkiye yanıyordu ve kimsenin “devletin acizliği” gibi demagojiye tahammülü yoktu…
Ayrıca bu bir acizlik değil, dayanışmaydı.
O büyük konuşanlar, büyüklüğün biçimsel olduğunu, bunun bir propagandadan başka bir şey olmadığını, halkın anlamasından korkuyordu.
Ve Cumhurbaşkanı, bizim yangın uçağımız yok açıklamasını yaptı…
Yardım da bizi aciz gösterecekti – o zaman ormanların kendiliğinden sönmesini beklemekten başka çare yoktu…
Türkiye yanıyordu, otorite ise IBAN numarası vererek yardım kampanyası başlatıyordu.
Bu halk depremde, “Sesimi Duyan Var mı?” diyene elindeki her şeyini vermiş, verdiği ile devlet, memur maaşlarını ödemişti – yani alışıktı ihanete…
Marmarislilerin bolca yanan ateşi vardı, Cumhurbaşkanı otobüsün üzerinden çaylarını fırlattı- ama çay demlemeye suları yoktu.
Oysa onlar, kafalarında çay değil, su döken uçak ve helikopter görmek istiyordu…
Çığlıklar vardı.
Ama çığlıklar yanlılaştırılıyor-işlevsiz hale getiriliyordu.
Tek kalan çığlıklar vatan ihanetle yaftalanıyor, orman yangınlarına müdahale edememenin boşluğu, ormanları kim yaktı ile doldurulmaya çalışılıyordu.
Bu da tutmadı.. Komşu ülke Yunanistan’da 58 ayrı noktada çıkan orman yangınları, yangınların mevsimsel sıcaklıktan çıktığı olasılığını güçlendirdi.
Biz neden bunları yaşıyoruz?
Bu yangınlara neden müdahale edilemiyor?
Alev alev yanıyoruz!
Binlerce vatandaş kendi çabalarıyla yangını söndürmeye çalışıyor ve yardım bekliyor…
Orman yangınları, sel felaketi, çocuk istismarı, kadın cinayetleri, işsizlik ve korona salgını.
Belki birçok ülkede bunlar yaşanıyor.
Ancak müdahale şekli inanın bizimkinden farklı gelişiyor.
Ve ister istemez soruyoruz, Türkiye halkı olarak bize reva görülen bu mu? (…)