Neden ‘’Kara Fatma?’’

Bu yazımı, eşini öldürmüş ve ceza evinde olan bir erkek gözüyle yazdım… – Yıllar yıllar önceydi daha on yaşlarındaydım. Dedemin elindeki kitabı şöyle bir karıştırırken okumuştum. Kitabın kahramanı hücre cezasında kimseyle konuşamadığı için hücresindeki Kara Fatma diye anılan böcekle konuşmaya başlamıştı. Gelecekte hapse girip te yanımdan geçen bir böcekle konuşacağım o yıllarda aklımın ucundan geçmemiş […]

Bu yazımı, eşini öldürmüş ve ceza evinde olan bir erkek gözüyle yazdım…

– Yıllar yıllar önceydi daha on yaşlarındaydım.

Dedemin elindeki kitabı şöyle bir karıştırırken okumuştum.

Kitabın kahramanı hücre cezasında kimseyle konuşamadığı için hücresindeki Kara Fatma diye anılan böcekle konuşmaya başlamıştı.

Gelecekte hapse girip te yanımdan geçen bir böcekle konuşacağım o yıllarda aklımın ucundan geçmemiş olacak ki o gün okuduklarıma ve kahramanın haline çok gülmüştüm.

Kara Fatma ..Fat-ma…Kız kardeşimin adıydı Fatma.

Siyah ve çirkin görünümlü bir böceğe kadın adı verilmişti.

Kadın ismi bir böcekle özdeşleşmişti.

Üzücü bir durum. Şimdiki bendi bunu üzücü bulan. Ya önceki ben?

 Ben şiddeti babamın sana dokunuşlarında gördüm; sözlerinde hissettim anne.

İnsanın ilk okulu evidir!

Evde daima beni, kız kardeşimden üstün tuttunuz.

Farklı meziyetlerle donatılıp dünyaya gönderilmişim gibi hissettirdiniz.

Çayımı getiren, yemeğimi getiren, ütümü yapan siz oldunuz.

Kardeşim biraz yaramazlık yapsa Erkek Fatma diye etiketlediniz.

Daha bebekken ettiğim küfürlere güldünüz.

Tüm gülüşleriniz ‘Aferin oğlum, devam et daha fazlasını daha iğrencini de diyebilirsin’ şeklinde geri dönüş yapardı beynime.

Beni nasıl işlediğinizden habersiz sadece alkışladınız. Kendimi güçlü, astığı astık, kestiği kestik hissettirir davranışlarım olmaya başladı ergenliğimde.

Onlara da destek verdiniz.

Sen anne! Evet sen.

Beni, kendi cinsiyetine şiddet uygulayan bie evlat olarak görmekten mutlu musun şimdi?

Göğüs kabartan mışlı hisler uyandırtan yaklaşımlarınla kadınlara önemsizmişçesine baktıran bakışlarımın sırtını dayadığı babam, mutlu musun sen de?

Sanki tek işleri çocuk doğurmak olan pencereden baktırdınız kadınlara.

Penceremi daralttınız anne.

Baba sen de suçlusun..

Az mı görürdüm sofrada annemin saçlarına asılıp savurduğunu, ettiğin tehditleri bu kulaklar az mı işitti?

Sen uzak şehirlere gittiğinde nöbeti ben devralmalıyım hissiyle sanki hep hak edenlerin kadınıymış gibi davranırdım anneme.

Erkeğim ya ben. Evin reisiyim ya ben, görevi şimdi bende ya.

İnsan geçmişe baktığında hiç mi mutlu olmaz?

Kendi ellerinizle bir canavara dönüştürdünüz beni.

Otobüste, kuyruklarda kız arkadaşlarıma yaptığım el şakalarını anlattığımda ‘bak bak bak büyüyünce nasıl çapkın olacak benim oğlum derdiniz.’

Oysa hiç düşünmediniz o kızlardan biri de kız kardeşim  olabilirdi.

Onu da metrobüste hiç tanımadığı bir erkek taciz edebilirdi.

Şimdi ben şu an hapisteysem tek suçlusu sizsiniz.

‘Kadın milletine fazla yüz vermeyeceksin’ diyen sen babam!

Ne istediniz eşimden? Sizin alay konunuz olmamak için birlikte yediğimiz yemeklerde hiç yakın davranamazdım eşime.

Kızımı kucağıma alıp sevmekten bile çekinirdim.

Neymiş kız çocuğu, bugün var yarın yok.

El evine gidecek. Soyu devam ettirmeyecekse bir işe yaramaz değil mi?

Eşime söylediğim her kötü lafta sizden aferinler yağıyordu bana.

Erkeklik göstergesiymiş.

Onu, öldürdüğüm o sabah; benim ruhumda sizler de vardınız .

Siz de birer katilsiniz. Elleriniz benimkiler kadar kanlı, benimkiler kadar siyah şimdi.

Ben sizin içinizdeki insanlık dışı hislerinizin vücut bulmuş haliyim.

Şimdi soruyorum kendime ne istedin kadınlardan neydi derdin.

Güç gösterileri, tacizler, tecavüzler..

Neden kadınlara?

Aslında biz erkekler kendimizi yetersiz hissetmemiz, eksiklerimizi kapatmamız adına mıydı bu davranışlar?

Hiç mertçe hiç yiğitçe hiç hiç değil.

Uyguladığım şiddet kendimeydi aslında.

Kendi içimdeki çözemediğim karakter anormalliklerineydi.

Bende suçluyum tabi.

Ama bilinçsizliğim bu suçu kendimde aramaya engel oluyordu.

Ben kendimde hiç kendimi bulamadım ki.

Çevresel algılarım üzerime bir çarşaf gibi yapışmıştı.

Sen.. Babam.. Toplum.

Büyürken benliğimi fark edecek imkanım olsaydı, cinsiyet gözetmez içimdeki o hırçın ve gri cümlelerin hepsini başka renklere çevirirdim.

Kadınlara, gökkuşağı enginliği, coşkusu ve zarafetiyle yaklaşırdım.

Nasıl mı?

Okuyarak, daha çok okuyup bilinçlenerek.

Şimdi pişmanım ve bu pişmanlığımla dünyanın tüm dişilerinden özür diliyorum.

Sözel yada fiili hiçbir şiddeti değil uygulamak akıldan geçirip ruhumuzu kirletmeyi dahi desteklemiyorum.

Bu fiiller bizi insanlıktan çıkarır diyorum tüm erkeklere.

İnsan olmak kıymetlidir.

Onu özenle taşımak gerek…

 

Yayınlama: 25.11.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.