Oysa ben Müslüman oldum ve kendimi Türk hissediyorum!
Duygu ilk olarak yüz bölgesinde ortaya çıkmaktadır dolayısıyla yüz ifadeleri duyguların tanınmasına aracılık etmektedir. Orta Avrupa’nın göz renklerine sahip gözlerle bana bakan, ancak yüz ifadelerindeki duygular, farklı kültürlerden etkilenen ve hatta onların bir parçası olduğunu işaret ediyordu.
Çok sempatik, sevimli ve eğitimli; annesi Avusturyalı, babası Türk, üstelik yeni evlenmiş, “kimliğini” tanımlamakta arayış içerisinde olan 22 yaşında “Psikoloji felsefesi” eğitimi gören bir genç kadın…
Der Virgül gazetesinin haber yapmaya devam edebilmesi için, sabah saatlerinden öğlen saatlerine kadar “kahvaltı” sunumu yapmamıza izin veren, bu bağlamda etli ekmek salonlarının kapılarını bize açan ve elde edilecek tüm gelirin gazete için harcanmasını isteyen Elmacı ailesi üzerinden tanıdığım genç kadın ile yaptığım sohbet, bu makaleyi yazmamı zorunlu kıldı.
Zira, ismini yazmamı istemeyen genç kadın, sübjektif koşullarının çıkmazı ve psikolojik sonuçlarına rağmen, evrensel bir perspektif sergileyerek, sorularıma yaşadığı duygusal yıkıntılara rağmen, bireysel tepkilerini ulusal ve dinsel faktörlerden etkilenmek yerine daha çok kültürel anlaşmazlık üzerinden doğan tepki olarak nitelendirdi – belki de nitelendirmek istedi…
İki kültür, ikin din ve iki ulus arasında kalan mavi gözleriyle Anadolu bakışlarına sahip genç kadın; “Kültürü etkileyen birçok faktör göz önünde bulundurulduğunda kültüre özgü verilen duygusal tepkiler daha iyi anlaşılabilmektedir” diyor… O, felsefe eğitimi alan bir öğrenci olarak, bütün bu yaşadıklarına duygu yüklüyor, benim, “İnsanlık tarihinden Freud’un çalışmalarına kadar uzanan sürede insanın bilinçdışı tarafı bilinmemekteydi.” hatırlatmama sadece bir Almanın yapabileceği reaksiyonla beden dili sergileyen genç kadın, Freud’un bilinçdışı kavramına atıfta bulunarak, bilinç dışı davranışları belirleyen, içinde yaşadığın toplumsal yaşamdır. Ben sekiz yaşına kadar Avusturyalı annemle yaşadım. Daha sonra devletin gençlik dairesi annemin bana bakamadığından dolayı, yetimhaneye aldı.
Varlığından haberdar olduğum Türk babam bir süre sonra bana sahip çıktı…
Artık felsefe ve psikoloji yerine 22 yaşına kadar yaşadığı hayatı konuşmaya başladık…
22 yaşında ve gecen hafta Türkiye’de evlendi… Çok mutlu…
Annesinin ona bakamamasından dolayı Avusturya devleti onu Türk babasına vermişti.
Ancak babasının başka bir anneden dört tane erkek çocuğu vardı. “İlk önceleri çok sevindim. Dört tane kardeşim vardı artık…”
Biri hariç, hiçbiri beni sevmedi-kabul etmedi…
Müslüman oldum
“Babamla yaşamaya başladıktan sonra Hristiyanlık dininden vaz geçerek hak dini olan İslam dinini seçtim ve Müslüman oldum.”
Annemden dolayı bir kardeşim var. Babamdan dolayı dört erkek kardeşim var.
Yani annemden dolayı kardeşim olan Hristiyan. Babamdan olan kardeşlerim benim gibi Müslüman.
“Bunu neden söylüyorum biliyor musun? Normal şartlarda, ben Hristiyan dininden Müslümanlığa seçmiş olmamdan dolayı Avusturyalı annemden dolayı Hristiyan kardeşimden tepki gösterebilirdi.
Ancak beni kabul etmeyen, babam tarafından kardeşlerim oldu. Benim Müslüman olduğumu bildikleri halde, bana; “Avusturyalı ‘gavur’ dediler.” Babam çok çaba harcadı benim için. Ama bir türlü benim Türk ve Müslüman olduğumu kabul ettiremedi- kardeşlerime beni sevdiremedi…”
22 yaşındaki genç kadın çok akıcı Türkçe konuşuyor. Gözleri, kırgın…
Sordum ona: Kendini Avusturyalı mı yoksa Türk mü hissediyorsun diye […]
Geçtiğimiz haftalarda evlenen ve annesi Avusturyalı-babası Türk olan 22 yaşındaki genç kadın, “Ben kendimi Türk hissediyorum” dedi.
Felsefe eğitimi aldığını bildiğim gence: “Sana bu hissi veren aidiyet duygusu mu? Yoksa kabul görmenin verdiği vefa borcu mu diye sordum”
Yanıtını verdi. Ama bu makaleye yazmamı istemedi…
Sonuç olarak; yaklaşık iki saat sohbet ettiğim genç kadın, Hristiyan olarak doğmuş, Türk babasıyla olan münasebeti arttıktan sonra İslam dinini kabul etmiş, manevi açıdan kendisini babasının mensubu olan Türk ulusunun bir bireyi olarak nitelendiriyor ve bunu kabul ediyor.
Her ne kadar sorduğum tüm sorulara bir Avusturyalı gibi yanıt verse de, rüyalarını Almanca ve Türkçe gördüğünü söylüyor; yaşam alanı olarak Avusturya’yı tercih ediyor, kitapları Almanca okuyor ama insanları Türkçe seviyor….
22 yaşındaki Alman bakışlı, Türk merhametli genç kadın, gecen hafta Türkiye’de evlendi.
“Çok komik değil mi? Yıllarca Avusturya’da Türk misafir işçiler ayrımcılığa uğradı. Aynısının tam tersini bireysel olarak ben yaşadım. Ben hep Avusturyalı ‘gavur’ olarak yakınlarım tarafından dışlandım…”
Bize düşen; Onun da bizim gibi arafta kalmaması ve psikoloji felsefesi dalında yaptığı eğitimi tamamlaması noktasında yardımcı olmaktır…|©DerVirgül