Seçimi Kim Kazanacak?..
Türkiye halkı olarak çok badireler atlattık. Deprem, hastalık ve ekonomik sıkıntıları yaşadık. Ve önümüze yine bir seçim geldi. Bırakın Türkiye’yi dünya bu seçime kilitlendi. Herkes bir taraf tutuyor. Peki çok konuşulan bu seçimi ki kazanacak? İçerideki ve dışarıdaki yansımaları nasıl olacak?
Öncelikle şunu belirtmek isterim. Her partiyi destekleyen belli bir zümre var. Biz bunlara kemik oy diyoruz. Bu kişilerin fikirleri çok büyük bir olay olmazsa değişmez. Bu oranlarda genellikle anket sonuçlarında çıkar. İyi de seçimi kim belirleyecek o zaman? Seçimi kararsızlar denilen gruplar belirleyecek. Kararsızlar neyi ölçü alacak?
Kararsızlar, önce ekonomik unsurları değerlendirecek. Yani cebine bakacak. Ben iyi bir maaş alıp, ailemi geçindirip iyi bir refah seviyesine ulaşacak mıyım? Şu an ki veriler olumsuz bir seviyede. Nedenine gelince; Emeklilerin yaşam standartları ABO (Aylık Bağlanma Oranları) yüzünden ayaklar altında geziyor. Bu konunun acilen düzeltilmesi gerekiyor. Ben maaşınızı şu kadar yaptım lütuflarına insanların mahkûm edilmemesi lazım. Kanun koyucunun bu yanlışın farkına varması ve ivedi bir şekilde düzenlemeye gitmesi gerekiyor. Asgari ücret enflasyon karşısında her geçen gün daha çok eriyor. Kirada oturan bir asgari ücretlinin geçinme şartlarını çıksın açıklasın birileri. Nasıl ki gelir olmazsa devlet yönetilemez, aynı şekilde gelir olmazsa o aile de yönetilemez. İnsanlar illegal yollara yönelirler.
Eyt (Ept) ve BAĞ-KUR mağdurlarının hakları tam anlamıyla verilmedi. Biri çıkıyor başka bir açıklama yapıyor, biri daha başka… En son nihai karar veriliyor. Peki sormazlar mı adama, yetkili bu kişilerin yetkisi ne? Sonra da pişmiş bir ifadeyle “Ben öyle demedim” diyecek kadar bir yüzsüzlük hâkim. Vatandaş yalanın ve yalancının bol olduğu siyasetten nefret ediyor artık. Oy kullanmak istemeyenlerin sayısı çok arttı. Gerekçesi ise siyasiler… Eskiden de bir çekişme vardı ama artık siyaset ayaklar altına düştü. Hiçbir itibarı kalmadı. Bir de alınan bu millet vekili maaşları bir daha gözden geçirilsin. Oraya gelebilmek için harcanan paralar düşünüldüğünde, milletvekillerinin bu paraya ihtiyacı yok. Önemli olan vatanın bekası ise gerisi teferruat olmalı. Maaşlarından feragat etmeleri gerekir.
Gelelim seçimi kim kazanır sorusuna. Öncelikle, Türkiye’nin ekonomik sorunlarını anlayıp onu düzelteceğini vaat eden parti daha avantajlı olur. Millet açken hiçbir şey düşünemez. Yapılan asgari ücret sembolik kaldı yine. Enflasyon durmuyor. Aksine her şeyi önüne katarak büyüyor. Enflasyonu sembolik gösterme çabaları ise vatandaşa tesir etmiyor artık. Kuru soğanın kilosu olmuş yirmi beş TL. İnsanlar artık kuru soğan ekmek bile yiyemiyor. Bu fiyatları biri veya birileri manipüle edip yükseltiyor diyelim. Bunu yapanı veya yapanları bulmak çok mu zor? O zaman MİT devreye girsin ve bu işi organize eden çeteleri derhal bulsun ve en ağır şekilde cezalandırılsınlar. Evet söylediğim ilk başta komik gibi görülebilir. MİT’in asli vazifesi mi bu gibi düşünebilirsiniz. Ama devletin bekası önemliyse –ki önemli- MİT elini taşın altına koyacak ve bu sorumluları deşifre edecek. Milletin cebiyle, huzuruyla, refahıyla oynayan ister dış ister iç güçler olsun bunları ifşa edip en ağır cezaları verecek devlet.
Başımızdan on bir ili kapsayan acı bir afet yaşadık. Şunu kabul edelim, deprem kuşağında olan bir ülke olduğumuzdan bu tür depremler sıkça olacak. İktidara gelmek isteyen ittifakın iyi bir deprem politikası olacak. Hızlı şekilde, yeni bir afet gelmeden bunun önlemlerinin alınması gerekir. Yaşanan acılardan ders çıkarmamız gerekir artık.
Biz milli değerlerimizi önemseyen bir toplumuz. Milli değerlere dokunmayan, vatanseverlik duygularını ön plana çıkaran, dini ve milli duygularımıza hakaret etmeyen (sonuçta bu ülkenin %99’ u Müslüman), birlik ve beraberliğimizi bozmayacağını ve terör örgütlerine kucak açmayacağını vaat eden ittifak kazanmaya daha yakın olur.
Başta ABD ve Avrupa olmak üzere bu seçimi dört gözle bekliyor. Açık açık muhalefete destek vereceklerini yineliyorlar ve bunu taraflı bir şekilde ilan ediyorlar. Belki de kendilerine biat eden bir Türkiye’nin özlemi içindeler. Muhalefet biat edecek demiyorum tabii ki. Belki de dereyi geçene kadar onlarla iş birliği yapmak zorunda olacaklar. Ama bu işin en zor kısmı birbirinden farklı düşüncede olan bir grubun ülke yönetmesi gerçekten zor görünüyor. Bunu başarabilmek, tabir yerinde olursa bir mucize olur.
14 Mayıs’ta seçim var. Hakkımızda hayırlısı olsun öncelikle. Kime oy verirseniz verin, kimi desteklerseniz destekleyin. Ama sizinle aynı düşünceye sahip olmayan birinin kalbini kırmayın. Sizi bu hale getiren siyasetçileri en güçlü şekilde kınıyorum. Siz de onların hadsiz egolarına alet olmayın. Sönmemiş vicdanlarınıza bunu hatırlatın lütfen. Siyasetçilere de bir sözüm olacak. Unutmayın “Sebep olan yapan gibidir.” Eğer sizin öfke dolu bir sözünüz yüzünden bir cinayet işlenirse, bu kan sizin elinize de bulaşmış demektir. Bu zulümde büyük bir hisseniz vardır ve unutmayın ki, “Bu dünyada ölüm de var!”