Sevgi, Aşk, Para ve Evlilik

İnsanoğlu bir kuş misali, kâh burada kah orada. Hayat insana o kadar ders vermeye çalışıyor ama insan, bu dersleri almak yerine çoğu zaman onlara direniyor.

Çocuk, anne karnına düştüğü andan itibaren sevgi görmek ister. Bu sevgiyi gördüğü anda mutluluğun ilk adımı atılmış olur. Ancak, sevgi yerine aile içindeki şiddet çocuk üzerinde kalıcı etkiler bırakabilir; bu da ileriki yaşantısında öne alınamayan bir yola sürükler.

İnsan doğduğunda sevgiyi öne alarak saygıyı da yanında sürükleyerek bir yol arar ve güvenmek ister. Güven duygusu sarsıldığında ise, geriye kalan her şey de bitmiş olur. İnsanoğlunun esas anlamak istemediği nokta da burasıdır: İnsan âşık olmayı o kadar kolay zanneder. Ancak şimdiki nesilde aşktan vazgeçmek o kadar kolay ki; insanlar birbirini ezmek, birbirlerinin üzerine basmak için çırpınırken, sevgi, saygı ve güven duygusunun üzerine bir kibrit yakarak her şeyi yok edebiliyor.

Günümüzde evliliğin ilk adımı olan tanışma süreci, belirli aşamalarda insanları birbirini tanımaya yönlendiriyor. Ancak bu süreç, tam anlamıyla birbirlerini anlama yoluna gitmekte yetersiz kalabiliyor. Çünkü insanlar, gerçek yüzlerini göstermek yerine, “Beni beğenir mi?”, “Davranışlarım uygun olur mu?” gibi kaygılarla yapmacık duygular içine girebiliyorlar.

Nişanlılık süreci başladığında, ailelerin tanışması ve birbirlerine uygun olup olmadıkları sorgulanır. Aileler, geçmiş yaşantılarından edindikleri tecrübelerle çocuklarını uyarabilir. “Bu kişi sana uygun değil, onunla evlenirsen yolun iyi olmaz” gibi uyarılarda bulunabilirler. Bu tür uyarılar, çocuklarda “Ailem benim evliliğime karşı” algısı oluşturabilir. Aileyi dinlemeyen çocuk, kendi bildiği yolda yürümeye karar verir. Ancak burada şunu unutmamak gerekir ki aileler, çocuklarını gelecekteki yaşamlarına yönelik uyarmakla mükelleftir. Diğer her şey çocuğa aittir ve eğer çocuk, uyarılara rağmen ısrarla evlenmek istiyorsa, bütün sorumluluk da ona aittir.

Evlilik sürecinde bu tür uyarılar göz ardı edilirse, evlilik hayatına adım atıldığında her şeyin değiştiğini, sorunların baş gösterdiğini fark etmek zor olur. Bu noktada, karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü ve güven duygusunun olduğu bir ortamda mutlu bir evlilik olabilir. Ancak, bir tarafın sürekli olarak “Maaşın düşük, ek iş yap, sana benim ailem bakıyor” gibi psikolojik şiddet uygulaması, diğer tarafı zayıflatabilir. Maddi yetersizlik ve küçük düşürme, erkeğin yanlış yönlere gitmesine sebep olabilir. Aynı şekilde, kadın da kocasına karşı anlayışsız olursa, bu durum ikisinin de birlikte yaşam yolunu zorlaştırabilir.

Bir kadını veya erkeği küçümsemek, onu maddi açıdan yetersiz hissettirmek, kolay yoldan para kazanma isteğini tetikleyebilir ve bu da tüm güven duygusunu sarsar. Bu güven kaybolduğunda, sevgi ve saygı da ortadan kalkar. Sonuçta, evlilik bağı kopmaya başlar. Kim haklı, kim haksız olursa olsun, bu noktada suçun paylaştırılması önemli değildir. Önemli olan, bu birlikteliğin sürdürülemeyeceği kanaatine vararak, ilişkinin sonlandırılmasına karar verilmesidir.

Boşanma süreci, bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Evliliklerin başarıya ulaşması için, sevgi, saygı, hoşgörü ve güven duygusunun temele oturtulması gerektiği unutulmamalıdır. Ailelerin, çocuklarının mutlu bir evlilik yapabilmesi için saygılı ve sağlıklı bir rehberlik sunması gerekir. Unutulmamalıdır ki, boşanma, hayatın bir aşaması, fakat doğru bir şekilde yönetildiğinde, yeni bir başlangıca dönüşebilir.

Evliliklerin sevgi, saygı, hoşgörü ve güven duygusu içinde mutlu bir şekilde sürmesi dileğiyle…

Yayınlama: 27.04.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.