Sosyal Yardım | Sen Fakir misin?
Türkiye’deki gelir ve menfaatlerini beyan etmemiş veya varlığı ve geliri olmasına rağmen Avusturya devletinden veya diğer AB ülke devletlerinden sosyal yardımlar ile geçinen vergi mükellefleri endişeli. Türkiye, 136 ülkenin taraf olduğu “Vergi Konusunda Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi” kapsamında, otomatik finansal hesap bilgileri paylaşımına başlıyor. Başlamasına başlıyor da ilgili konu dahilinde, sonuçlarından en çok zarar görecek […]
Türkiye’deki gelir ve menfaatlerini beyan etmemiş veya varlığı ve geliri olmasına rağmen Avusturya devletinden veya diğer AB ülke devletlerinden sosyal yardımlar ile geçinen vergi mükellefleri endişeli.
Türkiye, 136 ülkenin taraf olduğu “Vergi Konusunda Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi” kapsamında, otomatik finansal hesap bilgileri paylaşımına başlıyor.
Başlamasına başlıyor da ilgili konu dahilinde, sonuçlarından en çok zarar görecek olan vatandaştan çok, siyasiler kaygı duymaya başladığı görülmekte.
Ankara iktidar partisi, ‘’Korkmayın! Türkiye göçmenlerinin yoğun yaşadığı AB ülkeleri ile veri alışverişi daha başlamadı’’ derken, ana muhalefet ise ‘’gurbetçilere zaman’’ verilmesi çağrısında bulunuyor.
Sadece ben mi yanlış anlıyor ve art niyet taşıyorum acaba?
Konuya katıldığım iki toplantıdan örnek vererek açıklık getirmeye çalışacağım.
İlki, Finansal Bilgilerinin Karşılıklı Otomatik Değişimini anlaşmasının ortaya atıldığı ve Türkiye’nin anlaşmanın ana çerçevesini imzaladığı 2011 yılından sonraki süreçte, Almanya’da Türkiye’den gelen bir bakanın açıklaması.
Bakan, vatandaşların Türkiye’deki mal varlıkları ile ilgili endişeli sorularına, ‘’Merak etmeyin, Türkiye hiçbir şekilde sizlerin bilgilerini Alman makamlarına vermeyecek. Siz rahat olun ve yaşantınıza devam edin.’’ Sözlerini sarf etti.
Soruyu soran vatandaşlar, Almanya’da sosyal yardım aldıklarını ama Türkiye’de ev ve dükkanlarının kirada olduğunu söylemesine rağmen…
İkincisi ise, Türkiye’den emekli olma kapsamında yasanın değiştirildiği bir önceki yılda Viyana’da yapılan bir toplantı.
Viyana Başkonsolosu ve beraberindeki bilir kişilerin katıldığı, kamuya açık bir alanda vatandaşları yeni emeklilik yasası çerçevesinde bilgilendirme toplantısında, Türkiye’den emekli olmuş bir vatandaşın sorusu, Başkonsolosu bile hayrete düşürdü.
Soru ‘’Ben Türkiye’den emekliyim – Avusturya’da sosyal yardım alıyorum. İzine gidince, Avusturya makamları sosyal yardımı kesiyor ama Türkiye’de bulunduğum sürece, Türkiye emeklilik kasasından emekli maaşımı alıyorum. İzin bitince, Türkiye emeklilik maaşımı ödemiyor, Avusturya’dan sosyal yardım almaya başlıyorum. Sorum şu Her ikisini aynı anda de nasıl alabilirim?’’
Başkonsolos, bunun olamayacağını gerekli bir üslupla anlatmış olsa da, bu iki örnek sosyal dolandırıcılığın ne kadar doğallaştığını ve suç olarak görülmediğini göstermiştir.
Bu örneklerden yola çıkarak, yapılan bu anlaşma, uluslararası vergi kaçakçılığını engellemek ise, Avusturya ve Almanya’da sosyal yardımlardan yararlanarak, Türkiye’de gelir sahibi olmak, vergi kaçakçılığı ve sosyal istismar değil mi?
Öyle ise, Almanya’da bakanın vatandaşlara, ‘’siz rahat olun ve işinize bakın’’ demesi, sosyal dolandırıcılığına devam edin demek değil mi?
Diğer yandan Ana muhalefet partisi, ‘’gurbetçilerimize zaman tanıyın’’ demesi, AB ülkelerinde sosyal yardımdan yararlanan ama Türkiye’de zengin olan vatandaşların, içinde bulundukları duruma kılıf uydursunlar demek değil mi?
Hiç unutmam Türkiye’de birkaç dairesi ve dükkanı hatta bir tanede taksi hattı olan tanıdığıma, yararlanmış olduğu sosyal yardımı, gerçek Türkçe ile ifade etmiştim.
Bunun üzerine, Türkiye’deki mal varlığını sayarak, ne kadar zengin olduğunu bana ispatlamaya çalışmıştı.
Çünkü sosyal yardım eşittir, fakirlik ödeneğidir.
Kendisine fakir dediğimi algılayarak, gurur yapmış ama diğer yandan bir dolandırıcı olduğunu saydığı mal varlığıyla kendisi itiraf etmiştir.
Avusturya devleti, sosyal yardım kullanıcılarına, önce kendi imkanlarınızı tüketeceksiniz der.
Yani fakir olmanız gerekir. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir arabanız, eviniz, dükkanız varsa, siz fakir değilsiniz.
Aslında Türkiye’nin AB ülkeleriyle bu tarz anlaşması daha eskilere dayanmaktadır.
Türkiye 1970’lerden itibaren Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları (ÇVÖA) imzaladı.
O yıllarda yapılan anlaşmalarda “bilgi değişimi” otomatik olmaması ve talep üzerine olması, dönem iktidarlarının, ülkeye döviz girişinin sekteye uğrayacağı endişesi ile verimli sonuçlara hizmet etmemiştir.
Anlaşılması gereken şu Türkiye bu bilgileri vermek zorunda.
Anlaşmaya sadece, iktidar partisini eleştirmek için dar kalıplar içerisinde bakıldığı takdirde, Avrupa Birliği, kara para ve gizli gelirler barındıran vergi bataklığı olarak, Türkiye’yi ‘vergi konusunda işbirliği yapmayan ülkeler listesine’ alabilir.
Bu anlaşma sürecinde yaşananlar ve tarafların cabaları, sosyal istismarın sıradanlaştığı ve içgüdüsel olarak suç olmaktan çıktığı şu günlerde, değer yargılarımızın ne kadar da temelsiz olduğunu bize göstermiştir.