Brutus’un dedesi de imparator devirdi
Tarihin en soylu ihaneti: Brutus’un hançeri…
İmparator Augustus, Milano’da bulunan Marcus Junius Brutus heykeline her daim tiksintisini açıklamaktan çekinmiyordu.
Roma’nın en bilge imparatoru Augustus’un bu tavrı anlaşılabilir bir durumdu; çünkü Augustus, suikasta kurban giden Büyük Sezar’ın hem yeğeni hem de evlatlık oğluydu.
Tuhaf olan bir imparatoru öldüren Brutus’un neden heykeli dikilmişti?
Evet, Brutus imparatoru öldürmüştü ve bunu büyük bir komplo ile başarmıştı; ama Brutus yalnızca imparator katili değildi.
Aynı zamanda tiranlığa karşı tüm siyasi ikbalini tehlikeye atmış ve ifade hürriyetinin yılmaz savunucusu olması nedeniyle Romalı soylular arasında bir nevi Prometheus olarak görülüyordu.
Bu sebeple bir kesim tarafından hain olarak görülürken bilhassa soylular Brutus’a kahraman gözüyle bakıyordu.
Brutus’un dedesi de imparator devirdi
Sezar’ın diktatörlüğünü ilan ederek senatoyu dağıtma arzusu bilinen bir gerçekti.
Brutus’un ailesinin soyu ve ünü de tuhaf bir olaya dayanıyordu.
Brutus’un büyük dedesi Lucius Brutus, Roma’nın son tiranı imparatoru Tarquinius Superbus’u tahttan indiren darbenin lideriydi ve bu operasyon Roma tarihindeki özgürlük dönemini başlatan kişiydi.
Üstelik torun Brutus, hak ve özgürlüklerin teminatı olarak kabul edilen Senato/konsül’ün başkanıydı.
Yani bir nevi Meclis Başkanı idi.
Brutus’un bu denli nefret edilmesinin en önemli nedeni kuşkusuz Sezar’ın halk nazarındaki imajıydı.
Özgürlük ve Cumhuriyet kelimeleri bugünkü anlamı ile karıştırılmamalı. Nihayetinde Senatodaki kişiler halk tarafından seçilmiş değildi, özgürlükler de halktan ziyade dar bir elitin tahakkümü altında olan kurallar için geçerliydi.
Oysa Sezar, bu bir avuç adamın anlamsız şekilde iktidarına ortak olmalarına tahammül etmeye niyetli değildi.
Ayrıca, hem başkomutan olarak orduyu elinde tutuyordu hem de savaşlarda elde ettiği ganimetlerle Romalıları ciddi bir refaha ulaştırmayı başarmıştı.
Jül soyundan gelen Sezar, kut’lu bir aileye mensuptu ve atalarının Venüs’ten geldiğine inanılırdı.
Brutus ile Sezar’ın arasındaki yakın ilişki Servilya isimli bir kadından ileri geliyordu.
Servilya, Brutus’un annesi ve Sezar’ın metresiydi.
Dolayısıyla Brutus ile Sezar’ın arasında yakın bir ilişki söz konusuydu.
Sezar’ın parlak zaferlerinin yanı sıra gençlik dönemlerinde Roma’nın yolsuz valilerine karşı açtığı davalar da halk nazarında sevilen bir sima olmasını sağlamıştı.
Ayrıca, kendi parasıyla tertiplediği büyük halk ziyafetleri ve gladyatör dövüşleri de onu bir halk kahramanı haline getiren başka özellikleriydi.
Plütark onun şöhretini şu ifadelerle tanımlar:
Ucu zehirli bir bıçak kadar tehdit edici olan Roma’nın sefil ve muhtaç kalabalıkları bir süre sonra her şeyi Sezar’dan bekler, kurtuluş ümitlerini yalnız ona bağlar duruma geldiler.
Konsül üyesi seçildikten sonra yasalara bağlı davranmış ve valilik göreviyle Roma’dan ayrılmakta dahi beis görmeyen Sezar’ın en büyük özelliği ihtiraslarını saklamasını bilmesiydi.
Gol Valisi olduktan sonra artık güçlü bir ordusu ve büyük bir ünü vardı.
Roma’ya sıradan bir vatandaş gibi girmektense ordularıyla yürümeyi tercih etti ve tarihe geçen “Zarlar atılmıştır” sözüyle başkente doğru yürüdü.
Zar, Sezar’dan yanaydı.
Ne Roma’nın en kudretli adamı Pompei ne de konsül karşısına çıkma cesareti gösteremedi.
Başta Pompei olmak üzere birçok soylu şehirden kaçmayı tercih etti.
Şehirde kalanlar bir gecede Sezar taraftarı olmuş, hepsi birer kibir abidesi olan senato üyeleri karşısında saygı ve korku ile eğilmişlerdi.
Çiçero durumu şöyle özetleyecekti:
Romalılar onu karşılamaya koşuyor, dizlerine kapanıyor, kendilerini ve kaderlerini ona ikram ediyorlardı.
Pompei’nin kaçtıktan sonra Roma topraklarında başlattığı direniş karşılık bulmadı; çünkü Sezar kendisini destekleyen yerli halklara “Roma vatandaşlığı” hakkı tanıyarak büyük bir destek topladı.
Bu sayede hem popülerliği arttı hem de düşmanları karşısında muazzam bir güç elde etti.
Ayrıca bu ve benzeri tutumlar Romalı asiller arasında Sezar’a olan öfkenin daha da büyümesine neden oldu.
Sezar’ın Roma’daki ilk icraatlarından birisi Senatodaki konsül sayısını 900’e çıkarmak oldu.
İkinci aşamada kendisini süresiz diktatör ilan ederek meclisi tamamen ortadan kaldırmaya hazırlandı.
Brutus, bu gelişmeler yaşanırken konsüllerin diktaya geçiş sürecinden önce bir suikast tertipleyebileceğini biliyordu; ama Sezar ile yakın ilişkisi gibi bazı hususlar komplocuların içerisinde yer almak konusunda Brutus’u tereddütte bırakıyordu.
Sezar kendisini on yıllığına tek yetkili konsül olarak atayacağını ve süre dolduğunda yine kendisinin süreye tekrar karar vereceğini açıklaması Brutus’un da kendisine karşı cephe almasına neden oldu.
Bu süre zarfında tüm konsüllerin yetkileri elinden alınacak Meclis işlevsiz hale getirilecekti.
Brütüs’ün psikolojisini ve Suikastı en iyi Julius Caesar oyununda William Shakespeare anlatır.
Shakespeare, Brutus’un itirazını şu şekilde ele alır:
Neden Roma tek bir adamın önünde eğilsin!
Roma eğilecek ha, bir zamanlar Tarquin kral ilan edildiğinde Atalarım o zorbayı sürüp atmışlardı Roma’dan.
Sezar’a karşı toplanan muhalefet birbirine ihanet etmemek üzere ant içmek için Brutus’un evinde toplandığında Brutus buna karşı çıkar:
Hayır, and içmek yok
Eğer her birimizin yüzündeki ifade
Ruhumuzun çektiği eziyet
Bu haksızlık ve yolsuzluk düzeni karşısında birleştirmeye yetmiyorsa bizi
Herkes evine ve sıcak yatağına geri dönsün.
(Julius Caesar – William Shakespeare)
Sonrasında Sezar’ın 23 defa bıçaklandığı malum hadise yaşanır.
“Sen de mi Brutus, o zaman öl Sezar!” sözleri de Shakespeare’den hafızalara kalacaktı.
Her ne kadar akıllarda en büyük hain Brutus olarak kalmışsa bu haksızlıktır, çünkü Sezar’ın mutlak vekili olan Publius Cornelius Dolabella da komplocularla iş birliği halindeydi.
Ayrıca, halka Sezar’ın öldürüldüğünü açıklayan metni okuyan Lucius Cornelius Cinna da Sezar’ın biricik akrabasıydı.
Komplodan sonra suikastçılar halkın onları coşkuyla karşılayacağını sandı. Hatta Brutus halka yapmak üzere uzun bir söylev de hazırladı.
Oysa halk biranda taşmış, suikastçılar canını ancak gladyatörlerin korumasında Capitolinus Tepesi’ne çekilerek kurtarabilmişti.
Çiçero, suikastı destekleyenler arasındaydı; ama fiili olarak cinayette bulunmamıştı çünkü sürgündeydi.
Haberi aldığında sorduğu ilk soru Marcus Antonius’un öldürülüp öldürülmediğiydi. Ölmediğini öğrendiğinde adeta yıkılacaktı.
Nitekim Roma büyük bir iç savaşa sürüklenmiş, suikastçılar mağlup edilerek cumhuriyet ortadan kaldırılacaktı.
Yerine imparatorluk kurulacak ve Sezar’ın hayalleri ölümü ile mümkün olacaktı. | Mehmed Mazlum Çelik | The Independentturkish