Viyana Şehir Müzesinde Bulunan Kara Mustafa Paşa’nın Kafatası
Belgrad in Avusturya kuvvetlerince Osmanlılardan alınmasından sonra Merzifonlu Mustafa Paşa’nın bedeninin gömülü olduğu Kiliseden bozma Cami tekrar tekrar kiliseye çevrilir ve Alman komutan Max Emenuel tarafından Cizvitlere hediye edilir.
Belgrad’da o zamana kadar halk arasındaki Merzifonlu Kara Mustafa pasa idam edildikten sonra üzerindeki değerli eşyalarla birlikte gömüldüğü seklinde bir söylenti yayılmıştır.
Bir gece Cizvit papazları sesler duyarlar bu söylentiye inanan mezar soyguncuları Merzifonlunun mezarını kazmaktadır.
Mezardan yalnızca bir kurukafa çıkar.
Cizvit Papazları kafa taşına el koyarlar ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın kafatası olduğunu ileri sürerek Viyana kardinaline gönderirler.
Uzun süre Viyana Belediyesinde saklanan kafatası 1961 de Viyana şehir Müzesi acılınca orada teshir edilmeye başlanmıştır.
Gümüş çerçeveli bir muhafaza içinde saklanan kafatası Viyana’nın kurtuluş yıldönümlerinde, bayramlarda Viyana’yı kuşatan yenik Türk komutanı olarak sergilenmiştir.
Kafatası 1976 yılında sergilenmek üzere Münih’te açılan Max Emenuel müzesine gönderilmiştir.
Zaman zaman Avusturya basınında kafatasıyla ilgili haberler çıkmakta ve bu haberlerde kafatasının ölüye saygı çerçevesinde artık sergilenmediği ve geldiği topraklara iade edilmesi gerektiği fakat Türk tarafının bu konuyla ilgilenmediği belirtilmektedir.
Türk basınında kafatasıyla ilgili ilk haberler Viyana kuşatmasının 250. yıldonümü münasebetiyle Avusturya da 1933 yılında kutlanan görkemli törenlerle ilgili Cumhuriyet Gazetesinde Nadir Nadi’nin yazdığı yazılardır.
Nadir Nadi 13 Eylül 1933 tarihli yazısında
„Kahlenberg’te Türklerden kurtuluşun seneidevriyesi münasebetiyle düzenlenen dini tören ünlü rejisör Reinhard in hazırladığı program çerçevesinde yapıldı.
250.000 insanın katıldığı bu törende papanın vekili olan papaza varıncaya kadar herkes onun emrettiği yerde durdu.
Binlerce kişi onun modellerine göre elbise giydi. Müzisyenler onun arzu ettiği havaları çaldı.
Reinhard bir rejisördür, hem de Hristiyan değil Yahudi’dir.
Acaba Avusturya Hükümeti bu binlerce insani buraya niye topladı dersiniz?
Yahudi rejisörün idare ettiği Hristiyan papazların rol aldığı, figüranların kalabalıklaştırdığı bu oyunu kim seyredecek?
Bu ise Kara Mustafa Paşa’nın kafatası bile gülüyor“ demiştir.
Viyana şehir Müzesinde gümüş çerçeveli cam içinde saklanan kafatasının kimin oldugu bilemeyiz ama Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya ait olmadığı kesindir.
Kanıtlarımızı sunmadan önce Merzifonlunun idamı ve öncesini yazmakta yarar var diye düşünüyorum.
Bu konuda en önemli kaynak zamanın teseifatcibaşı olan Ahmet Ağa’nın Vekayi-i Bec yani Viyana olayları yazılarıdır.
Ahmet Aga’nın anlatımıyla
25 Aralık Pazar
Bugün öğleden az önce Kapıcılar Kethüdası Ahmet Ağa ila Çavuşbaşı Mehmet Ağa İstanbul dan geldiler.
Görevleri Sadrazam Kara Mustafa Pasa dan Mühr-ü Hümayunu, Sancak-I Şerifi, Kabe Anahtarlarını geri almak ve ruhunu kerem sahibi yüce Allah’ın rahmetine havale etmekti.
Yerine vekil olarak Yeniçeri Ağası ve yiğit olan vezir Mustafa Paşa getirildi.
Kapıcılar Kethüdası Ahmet Ağa ile Çavuşbaşı Mehmet Ağa, Kethüda Mehmet Ağa’nın evine konuk oldular.
Olay aşağıdaki şekil de cereyan etti:
Sadrazam kara Mustafa Paşa öğle namazını kılmak üzere seccadesini serdirmişti.
İmami Mahmut Efendi namaza başlamış, Sadrazamda başlamak üzere yerini almıştı.
Tam bu sıra da sokaktan at sesleri duyuldu.
Meraklanan Sadrazam pencereden sokağa baktı. Yeniçeri Ağası ve arkasında Kapıcılar Kethüdası ve Çavuşbaşı’nı görünce “ Namazı kes imam efendi , birşeyler oluyor” dedi.
Ellerini ovuşturarak odanın içinde aşağı yukarı gezinmeye başladı.
Gelenler, derhal saraydan içeri girip yukarı çıktılar.
Kethüda Ali Ağa durumu hemen anlayıp önlerine düştü ve doğruca sadrazamın bulunduğu odaya gittiler.
Yeniçeri Ağası kendisine yaklaşarak eteğini öptü. Kapıcılar Kethüdasıyla Çavuşbaşı ise sadece selam verip el pençe selam durdular.
Sadrazam; Ne var ? diye sordu. Kapıcılar Kethüdası; Şevketli Padişahımız sana emanet edilmiş olan Mühr-ü Hümayunu, Sancak-i Şerifi ve Kabe Anahtarını geri istedi,” diye karşılık verdi.
Sadrazam;” Ferman Padişahımındır” diyerek mührü koynundan çıkardı.
Sancak-i Şerifle Kabe anahtarını muhafazaları içinde getirdi ve hepsini onlara teslim etti.
Sonrada :Bana ölüm mü düşünüldü ? diye sordu.
Kapıcılar Kethüdası; “Elbette olması gerek!
Diye karşılık verdi.” Allah doğru imandan ayırmadan ölmek nasip etsin.”
Bunun üzerine Sadrazam; “Allah’ın dediği olur,” karşılığını verdi.
Sonrada, “Seccadeyi tekrar sersinler,” diye buyurdu . Ötekiler odadan çıktılar.
En ufak bir dalgınlık eseri göstermeksizin, bütün ruhunu vererek öğle namazını kıldı.
Duasını edip elleriyle yüzünü sıvazladıktan sonra içoğlanına; “ Şimdi sizde dışarı çıkın ve dualarınızda beni hatırdan çıkarmayın,” dedi.
Kendi eliyle kürkünü ve kavuğunu çıkardı ve sonra; “gelsinler” diye emretti; “Bu halıyı da alın buradan, cesedim toza toprağa bulansın isterim.
Halıyı kaldırdılar. Kelimeyi şaadet getirerek başını cellatlara teslim etti.
Cesedini soydular.
Aşağıya taşıyıp sarayın avlusunda bulunan eski çadırın içine koydular.
Burada yıkanıp kefenlendi.
Arkasından yine bu avluda cenaze namazı kıldılar. Sonra ölüsü tekrar ayni çadıra getirildi.
Cellat gelip tabutun içinde başını kesti. Arkasından cenazeyi dışarı götürüp sarayın karsısındaki avluya gömdüler.
Cesedinden kesilerek ayrılan başı kil bir heybeye konularak infazla görevlendirilen kapıcılar kethüdası ve Çavuşbaşı tarafından Edirne’de de kendilerini bekleyen Avcı Sultan Mehmet’e götürüldü.
Başı Edirne Saray kapısındaki ibret taşına konularak üç gün bekletildi.
Daha sonra oradan alınarak Saruca Paşa Cami avlusuna gömüldü.
Yılmaz Öztuna’nın Büyük Osmanlı Tarihine göre:
Kara Mustafa Paşa’nın günahsız başı Edirne Sarayı önündeki ibret taşında bekletilirken bir yıldırım düşmesi sonucu Kasrın çatısı yanmıştır.
Mezarın başucundaki Kesik mermer sütun da su kitabe yazılıdır:
Seri serdarı Ekrem Mustafa Pasa
Edip rihlet civarı evliyada eyledi me` va
Kusuru yog iken say-ü gazada minvecih neva
Sehüdü hem sait oldu firdevs ebed süna.
Kara Mustafa Paşa’nın mezarı yanında, yine kesik mermer sütunlu bir mezar vardır.
Bu mezarda ayni dönemde Budin’i 1686 da dışarıdan hiç bir yardım almaksızın Avusturya ordularına karşı 114 gün savunan Anadolu Sadrazamı Melek İbrahim Paşa ya aittir.
O da ayni şekilde idam edilmiş ve başı Edirne ye getirilip gömülmüştür.
Merzifonlunun kafasının Edirne de olduğuna dair bir başka kanıtta Edirne tarihindendir.
“Bu sene Edirne’yi ziyaret eden meşhur Türk mücahitlerinden Nuri Demirağ, Saruca Paşa Cami kabristanındaki Merzifonlu Kara Mustafa Pasa ve Melek İbrahim Paşa’nın
başlarının gömülü olduğu yeri görmüş, vaziyetleri, gayret ve hamiyetine dokunmuş olduğundan epeyce para harç ile İstanbul dan mahsus ustalar ve malzeme göndererek
ikisinde başları oldukları yerden çıkarılmış ve mezarlığın ortasında hazırlanan yerlere gömülmüş ve eski taşları da yine baş uçlarına gömülmüştür.
Kara Mustafa Paşa’nın başsız cesedi gömülü olduğu Belgrat an alınarak İstanbul’a getirilmiş ve İstanbul Çarşı kapısında kendi yaptırdığı medrese ve sebilin yanına
gömülmüştür.
Kitabesinde
Kaza-yi mübremi tedbir ile tağyir mümkün mü
O tir`in def`kabil mi ki ramidir kaza kavsi
Ziyaret eden ahbap desinler fectine tarih
Veduha Mustafa Paşa’ya ihsan eyle firdevsi
Kara Mustafa Paşa’nın oğlu vezir damat Ali Pasa ( Padişah 2. Mustafa’nın damadı) ölümü 1722, Kızı Abide Hanim da ayni yerde gömülüdür.
Merzifonlu Kara Mustafa Pasa Viyana’yı kuşatan bir devlet adamı olarak Türk tarihinde olduğu kadar Avusturya tarihinde de önemli bir kişiliktir.
Viyana Şehir Müzesinde bulunan kafatasının Merzifonlu Kara Mustafa pasa ya ait olmadığı aşikardır.
Ulusların ortak zenginlikleri dururken savaş ortamını tekrar canlandıracak, korku yaratacak, kırgınlıklara sebep olacak eşyayı görüntüleri sergilemek günümüzde olmamalıdır.
Son olarak günümüz tarihçilerinin görüşlerine başvurursak
Prof. Dr. İlber Ortaylı (Tarihçi): “Birileri böyle saçma sapan şeyler söylüyor.
Yıllardır söylenen bir saçmalık.
Zaten bunu onların uzmanları da reddediyor. Ne işi var Paşa’nın kellesinin Viyana’da?..
Böyle her iddiayı ciddiye almamak lazım.
Ciddiye alınacak şeyler değil bunlar.”
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu (Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı): “Bu iddia yıllardır vardır.
Paşa, Belgrad’da padişah tarafından öldürtülmüş cenazesi de Edirne’ye getirilmiştir.
Bir insan öldürülecek, başı bırakılacak, olur mu öyle şey? Zaten başı gövdesinden ayrılmamıştır.
Bostancı başı tarafından kementle boğularak öldürülmüştür.
Avusturyalılar zaferlerinin bir simgesi olarak bunu yıllardır söyleyip duruyorlar.
Doğru değildir.”/Mustafa Küçüktekin/Virgül.at