10 yaşındaki Atakan Türkiye’ye neyi hatırlattı
Türk toplumu kendi içinde özlemini çektiği, yetişkinlerin ve yaşamın kamusal alanını kuşatan cehaletin ve kokuşmuşluğun yarattığı çürümeye karşı 10 yaşındaki Atakan’ı merhem yapmaya çalışıyor…
Yusuf Yavuz
Türkiye iki gündür sosyal medyadan yayılan bir videoyla felsefeye ve kitaba dair cümleler kuran 10 yaşındaki bir çocuğu konuşuyor…
Sosyal medya ilgisinin beslediği yazılı ve görsel medyanın ölçüsüz ve kuralsız iştahı, henüz bir çocuk olan Atakan Kayalar’ın ve ailesinin de şaşkınlığı eşliğinde sürüyor…
Gazete ve kitap okuma oranlarında dünya genelinde oldukça gerilerde olan bir ülke Türkiye. Hatta kitap kimi kurumlarda bir “ceza” aracı olarak görülüyor. Okuma cezasının uygulandığı dünyada başka bir ülke var mıdır, bilmiyoruz.
Bilgi ve düşüncenin cezalandırıldığı, RÜTÜK kurallarını ihlal eden tv kanallarına ceza olarak “belgesel” yayınlama zorunluluğunun getirildiği bir ülkede sosyal yaşamdaki çoraklık öylesine büyüdü ki, 10 yaşındaki bir çocuğun kitap okuması ve bir kaç cümle bilgiden, düşünceden söz etmesi çölde vaha bulunmuş gibi geldi topluma…
Türk toplumu kendi içinde özlemini çektiği, yetişkinlerin ve yaşamın kamusal alanını kuşatan cehaletin ve kokuşmuşluğun yarattığı çürümeye karşı 10 yaşındaki Atakan’ı merhem yapmaya çalışıyor.
Ancak bu oldukça tehlikeli ve en başta küçücük bir çocuğun dünyasını karartabilecek bir yol. Sırf sosyal merakın ve goygoyculuğun beslenmesi uğruna kendi yolunda yürüyen ve ilgisi doğrultusunda bilgiye ulaşmaya çalışan bir çocuğun yaşamına böylesine kontrolsüz biçimde dahil olunması travmatik sonuçlar doğurabilir. Bunu görmek için uzman olmaya gerek yok. Kendisine uzatılan mikrofon ve kameraların iştahına söz yetiştirmeye çalışan Atakan Kayalar’ın cümleleri zaten buna işaret ediyor.
Kitap okumanın, düşünmenin ve yaşama dair bilgece sözler söylemenin erdemini yitiren bir toplumun ortak ruhunda oluşan büyük boşluğu 10 yaşındaki bir çocuğun gündelik hayatın herhangi bir köşesinden kurduğu cümlelerle kapanmaz. Medya ilgisi üzerine Milli Eğitim Bakanı’nın ve özel okulların da devreye girerek bu sosyal yarayı kaşıyacak tavırlar içine girmesi yukarıda özetlemeye çalıştığım acizliğin sağlamasını yapmıştır.
Türkiye, kitap okuyan çocuklara şaşıran değil, milyonlarca çocuğunun özgürce ve fırsat eşitliği içinde kitap okumasının sağlanmasına ihtiyaç duyulan bir ülke.
Bir toplumda en çok neyin eksikliği hissediliyorsa, ona karşı yüklenen anlam da o ölçüde yükseliyor. Her hangi bir ülkede 10 yaşındaki bir çocuğun kitap okuması ve bilgelik kokan cümleler kurmaya yeltenmesi olağan bir durum olarak algılanabilecekken, Türkiye, en çok eksikliğini yaşadığı şeylerin kıvılcımlarını gördüğü 10 yaşındaki bir ortaokul öğrencisi üzerinden kendisiyle yüzleşiyor.
Bir bebeğe itfaiye hortumuyla süt vermeye benzeyen abartılı ilgi gösterisinin kaybedeni korkarım ki Atakan olacak. Bırakın da çocuk rahatça kitabını okuyup kendi yolunu bulsun./odatv.com