Artan enerji fiyatları | Bu bedeli kim ödemeli?

Avrupa basınında aşırı gelir vergileri, sübvansiyonlar, tasarruf potansiyelleri ve siyasetin rolüne dair hararetli bir tartışma yürüyor.

Artan enerji fiyatları | Bu bedeli kim ödemeli?

Giderek kıt hale gelen enerji kaynakları ve artan elektrik fiyatları karşısında, pek çok AB ülkesinde ekonominin nasıl kurtarılacağı ve halkın üzerindeki yükün nasıl hafifletileceği konuşuluyor. Avrupa basınında aşırı gelir vergileri, sübvansiyonlar, tasarruf potansiyelleri ve siyasetin rolüne dair hararetli bir tartışma yürüyor.

Serbest piyasa ekonomisine sırt dönmeyin

Estonya, sübvansiyonlu ‘sosyal elektrik fiyatı’ uygulamasını hayata geçirmeyi planlıyor. Eesti Päevaleht plana şüpheyle yaklaşıyor:

“Planlı ekonomiye tekrar hoş geldiniz! Hükümetin yakında takdim edeceği genel elektrik fiyat paketi, Estonya’nın bugüne kadar elde ettiği başarıların mimarı olan serbest piyasa ekonomisi mantığından bizi birkaç adım uzaklaştırıyor. Halka yardım akıtmaya başlamadan evvel, IMF’nin tavsiyesini oturup bir düşünmek gerek: Halka yardım etmenin en iyi yolu, en yoksul beşte birlik kesimi desteklemek olur. Buna karşın piyasa fiyatının altında ve herkesi kapsayan bir paket, genel sübvansiyon anlamına gelir.”

Öfke büyümesin diye

Tagesschau.de, aşırı gelir vergisinin Almanya’da muhtemelen uygulanmayacak olmasını eleştiriyor:

“Liberal Federal Maliye Bakanı Christian Lindner’e göre böyle bir şey belli ki çok tehlikeli. Bugün vergiler yükseltilmemeli aksine düşürülmeli, diyor kendisi. Çok az şeye sahip olanlar veya neredeyse hiçbir şeyi olmayanlar için bu kesinlikle doğru. Peki geri kalanlar için de öyle mi? Yüksek gelirliler, kârlı şirketler veya şu anda krizin kazananları olan holdingler mesela? Neden patlayan enerji maliyetlerine finansal bakımdan makul katkılarda bulunmasınlar? Evet, öfke sonbaharda büyümesin ve kışın şimdiden pek çok kişinin endişelenmesine neden olan toplumsal ayaklanma patlak vermesin diye bu şart. ”

En büyük müsrif zenginler

Ekonomist Étienne de Callataÿ, La Libre Belgique’de tüketimini en fazla sınırlaması gerekenlerin kimler olduğunu şöyle açıklıyor:

“Hepimiz çevreyi daha iyi korumak adına yoğun bir çaba sarf etmeliyiz, ancak kapasitelerimiz -en başta da finansal açıdan- ve mevcut ekolojik ayak izimiz oranında. Bu konuda asıl çabayı sarf etmesi gerekenlerin en zenginler olduğunu apaçık gösteren bir istatistiğe dikkat kesilsek iyi olur. Buna göre, ABD ve Fransa’daki nüfusun daha az varlıklı yarısı, zaten 2030 yılına kadar hedeflenen azaltmaların kapsamı içinde -veya buna yakın- bulunan bir ekolojik ayak izine sahip. Dolayısıyla, ilk harekete geçmesi ya da kısıtlayıcı tedbirleri uygulaması gerekenler onlar değil. Nüfusun diğer yarısı işe koyulsun önce!”

Açık konuşun ve meseleye eğilin

Dagens Nyheter, siyasetçilerin ciddi sorunları önemsizleştirmesine öfkeli:

“Siyasetçilerin seçmenlere doğrudan veya dolaylı olarak, iklim değişikliğinin ‘sıradan insanların’ yaşamlarını ve gündelik rutinlerini etkilemeyeceğine dair vaatlerde bulunması hem sorumsuzca hem de yanıltıcı. Etkileyecek, ama şu farkla: Bugün bu soruna eğilmeye başlarsak, fatura meseleyi yarına ertelememiz durumda karşılaşacağımızdan daha az kabarık olacak.”

Kötümserlik abartıldı

The Economist, Almanya’nın Rusya’yla bağını başlangıçta beklendiğinden daha iyi bir şekilde kopardığı tespitini yapıyor:

“Putin Ukrayna’yı işgale giriştiğinde, Almanya doğalgazının yüzde 55’i için hâlâ Rusya’ya bağımlıydı. Kötümserler elektriğin kesilebileceği, Alman fabrikalarının kapanacağı ve ailelerin mutfaklarında soğuktan titreyeceği uyarısında bulunmuştu. Gerçekte olansa Alman doğalgaz pazarındaki Rus payının yarı yarıya azalması ve buna rağmen gaz rezervlerinin kış için normal hızında dolması. Sanayi temsilcileri, tüketimlerini beklenenden daha fazla azaltabileceklerini söylüyor. Yükselen enerji fiyatları ve çevre koruma kampanyaları dolayısıyla haneler de aynısını yapacak gözüküyor.”

Yayınlama: 13.08.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.