Bozkurt simgesinin tarihi arka planı

Bozkurt simgesinin tarihi arka planı

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı makale

Türk milliyetçiliği, Şemsettin Sami’nin “Kamus-ı Türki”nin “İfade-i Meram” bölümünde Turan’ı Türklerin kültürel sınırları olarak çizmesiyle ideolojik bir kimlik kazandı.

Bir teori olarak Türk kimliği tepki olarak kendisini gösterdi.

Türk aydını ve politikacılarının Batı kimliğine taparcasına yükledikleri anlam karşısında esasen yükselen en güçlü sada İslamcılıktı; ama Sultan Abdulhamid’in şahsında erittiği İslamcılık kendi söylem ve hedeflerini tüketen bir ideolojiye dönüşmüştü.

Yusuf Akçura, “Üç Tarz-ı Siyaset” eserinde kamuoyuna Türkçülüğü siyasi bir ideoloji olarak resmen arz etmişti; Ziya Gökalp, Yeni Hayat eserinde Türkçülüğü içtimai hayatın değişilmez gündemi kılmıştı.

Lakin tüm bunlar boş lakırdılardı.

Türkçülük ideolojisi Ahmet’in Mehmet’in Ayşe’nin Fatma’nın gündemine hala uzaktı…

Ta ki genç bir adam birkaç arkadaşı ile ortaya çıkana kadar: Ömer Seyfettin…

| Ömer Seyfettin

Onun hikâyeleri Türkçülüğü halka indirdi.

Samimi bir üslup, dilden taviz vermeyen inat ve hasbiyet ile Türkçülüğü aydınların salon köşelerinde bir entelektüel tartışma olmaktan çıkartarak halkın düsturlarından olmasını sağladı.

Türkçülüğü inşa eden ilk ekol, merkeze ırkı değil; İslam’ı almıştı.

İslamiyet’e zarar verecek her türlü unsuru ayaklarının altında gördüklerini belirtiyorlardı.

Ömer Seyfettin ve Mehmet Akif’in karşılıklı tatlı atışmaları bunun en mücessem göstergeleridir.

Akif, bu gençlerin şeytanla aralarında ince bir perde olduğunu düşünse de samimi buluyordu.

Ömer Seyfettin ise Akif’i her okuduğunda İslamcı olmaktan kendisini zor aldığını belirtse de İslamcılığın tatlı bir ütopyadan başka bir şey olmadığını düşünüyordu.

Türkçülüğün kaderini değiştiren ise Enver Paşa oldu.

Enver Paşa her yönüyle bir İslamcı olsa da Türkçü aydınlara verdiği önem ve Turan’ı siyasi bir niyet olarak ortaya koymasıyla Türkçülüğün en yüksek siyasi merhalesine ulaşmasını sağlamıştı.

Turan idealine en fazla inanan ve yaklaşan ve dahi bu uğurda bir kısmı canlarından olan ilk Türkçülerin hiçbiri bugün Türkçülük ile özdeşleşen imgelere itibar etmemişti.

Kayıtları incelediğimiz kadarıyla kullanmamışlardı da.

Türkçülük ile alakalı imgeler, İslam’a dair imgelerin önüne geçebileceği endişesiyle uzak durmuşlardı.

Enver Paşa’nın şehadeti ve Cumhuriyetin kuruluşu ile beraber İslam anlayışı Türkçülüğün merkezi olmaktan çıkmıştır.

Türkçülük ideolojisini savunan daha seküler aydınlar İslam öncesi Türk imgelerini öne çıkartmaya başlamıştır.

Bu değişimle beraber Türklük artık İslam’ın bir alt unsuru ve onun ayrılmaz bir parçası olmaktan çıkarak İslam öncesi Türk tarihi ve ona dair imgeleri öne çıkmaya başlamıştır.

Türk kimliği İslamsız da ele alınabilecek şekilde merkeze koyulmuştur.

Bir kısım Türkçü de İslam’ı Türk kimliğinin parçası olarak değerlendirdi.

Elbette ilk Türkçü anlayışta olduğu gibi İslam’ı merkeze alarak siyasi bir fraksiyon olarak varlığını sürdüren gruplar ve aydınlar da bulunuyordu.

Alperen Ocakları ve Merhum Muhsin Yazıcıoğlu bu anlayışın somut örneğidir.

Benzer şekilde aynı Türkçülüğün içinden Ümit Özdağ anlayışını doğuran kırılmaları da bu çerçevede okumak mümkündür.

Bu genel girizgâh Türkçülüğün tarihini anlamak için elbette çok sığdır; ama kırılmaları, yol ayrımlarını ve hiziplerin kökenlerini kavramak açısından önemlidir.

“Bozkurt” işareti ikinci dönem imgeleri içerisinde yer alması açısından önemli bir imgedir.

Özellikle İslam öncesi Türk tarihine yönelik güçlü vurgusu itibariyle tartışmaların da odağındadır.

Buyurun “Bozkurt” imgesinin tarihine, anlamına ve siyasi yönüne beraber bakalım.

Bozkurt imgesinin tarihi

Bozkurt imgesi, kurucu nesil Türk milliyetçileri arasında yaygın olmasa da “Kurt” imgesinin zaman zaman yer aldığını görüyoruz.

Örneğin; Ziya Gökalp’in çalışmalarında “Kurt” imgesine rastlıyoruz; ama bu imge bozkurt şeklinde değil de “gökbörü” kavramıyla karşımıza çıkıyor.

“İkinci Nesil” olarak tanımladığımız ikinci kuşak milliyetçiler içerisinde Nihal Atsız “Bozkurt”u güçlü bir imge olarak ele alır.

“Bozkurtlar Diriliyor” eseri bunun en mücessem örneğidir.

Bozkurt imgesi ilahi bir soy olarak öne çıkartılarak Türk ırkının kutsandığı ikinci nesil Türkçüleri kendilerini İslam’dan tamamen soyutlamaktadır. Hatta yer yer cephe almaktadırlar.

Birinci nesil Türkçüler için “dil” kurucu ve birleştirici bir unsurken bu, artık yerini tamamen “ırk”a bırakmıştır.

Kurt imgesini bu denli öne çıkartan iki anlayış söz konusudur.

Göktürk anlayışında Hakan Börteçin’in bu imgeyi bayrağa işlemesi ve diğer birçok Türk devletinde soyun bir kurtla alımlanması son derece etkilidir.

Atatürk ve bozkurt imgesi

İkinci nesil Türkçülerin entelektüel anlayışlarında Atatürk’ün kültürel çalışmalarının önemli bir katkısı bulunuyor.

Özellikle Türk destanlarına yakın alaka gösteren Gazi Paşa, bozkurt kavramının da öne çıkmasını sağlamıştı.

Türkiyat Enstitüsü’nde şu sözleri sarf edecekti:

Karlı Tanrı dağlarının önünde, elinde meşale tutan bir bozkurt olsun. Bu meşale genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilminin ifadesi olsun. Ergenekon’dan çıkmamızda kılavuz olan bozkurt, Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin.

| Mustafa Kemal Atatürk

Ulus devlet, seküler bir anlayış içerisinde İslam imgeleri ile arasına mesafe koyarken ortaya çıkan mit boşluğunu bozkurt gibi İslam öncesi Türklük imgeleri ile dolduracaktı.

Bu, beraberinde 1970’ler sonrası ülkücü camiada ilk keskin kırılma olan “Bozkurtçular” ve Üç Hilalciler ayrımını ortaya çıkartacaktı.

Ulus devletin bir apartı olarak İslam’a cephe almayı reddeden Türk milliyetçileri “Üç Hilalciler” çizgisini belirleyecekti.

Bozkurt işaretinin ortaya çıkışı

Bozkurt; Türklerin, Moğolların ve hatta Tibetlilerin dahi milli sembolüdür.

Türklerin neredeyse her motifinde kurt kendisine yer bulur. Oğuz Kaan Destanında yol gösterici kurttur:

Ey Oğuz, sen Urum üzerine yürümek istiyorsun, Ey Oğuz ben senin önünde yürümek istiyorum.

1969 yılında kurulan Ülkü Ocakları bir hilal içerisinde Bozkurt’u kendisine imge olarak seçmesi ise bugünkü bozkurt işaretinin de kemiğini oluşturmuştu.

Bozkurt’un bir el işareti olarak meydanlara ve sokaklara inmesi ise Alp Arslan Türkeş’in MHP’yi kurmasıyla gerçekleşmiştir.

Bozkurt, Türklüğün önemli bir imgesidir. Siyasal olarak ise MHP’nin simgesidir ve 1970 yılı sonrası meydanlardaki yerini almıştır.

Bozkurt imgesi dünyanın her yerinde Türk kimliği ile özdeşleşmiştir, bu imgeyi yasaklamak esasen Türk kimliğine duyulan bir öfkenin tezahürüdür.

Türk milliyetçiliği özellikle seküler ulusçulukla birleştiğinde katlanılmaz bir ideoloji olsa da Avrupalının nefretini dikkate aldığımızda hepimizin varlığına duyulan öfkenin somut bir göstergesidir.

Şairin dediği gibi;

Ben kardeşime karşı,
Ben ve kardeşim kuzenime karşı,
Ben, kardeşim ve kuzenim bütün dünyaya karşı…

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Der Virgül’ün  editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yayınlama: 10.09.2024
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.