Çeviri | Terör Karşısındaki Çaresizlik

Bir saldırı ülkeyi değiştirir. Şimdi radikalleşme mekanizmalarına karşı kararlı bir şekilde harekete geçmek gerekiyor.
Cumartesi öğleden sonra Villach’ta yaşananları kelimelere dökmek zor. Korkunç bir terör saldırısı, sadece öldürmek için yapılan bir katliam, rastgele seçilmiş kurbanlar… İlk adımda tüm dikkatimiz onlara yönelmelidir; onlara ve yakınlarına gösterebileceğimiz tüm destek ve empatiyi göstermeliyiz.
Ancak bir kâhin olmaya gerek yok: Bu olay ülkeyi değiştirecek. Yeni bir boyut ekleniyor: Kurban olma korkusu artık tamamen gerçek. Bu da insanları radikal çözüm arayışlarına daha açık hale getiriyor. Tehdit olarak görülenleri ülkeden göndermek isteniyor. FPÖ lideri Herbert Kickl, çözümü çoktan sundu: “Avusturya Kalesi.” Ancak, bu korkunç suç karşısında ilk bakışta mantıklı gelse de, böyle öneriler dikkatlice düşünüldüğünde pek de faydalı değil. Ülkenin tamamen dış dünyadan izole edilmesi asla mümkün olmayacak. Ve “yeniden göç” (remigrasyon) hayalleri ne arzu edilir ne de demokratik bir hukuk devletinde uygulanabilir.
Sorun şu ki, diğer partilerden gelen çözüm önerileri de pek yardımcı olmuyor. Örneğin, birçok kesimden duyduğumuz şu klişe: “Suçlunun hukukun tüm ağırlığıyla cezalandırılması gerekir.” Birincisi, bu zaten açık bir durum. İkincisi, bağımsız yargıçların nasıl karar vereceğine siyasetçilerin karar vermesi mümkün değildir. Üçüncüsü, bu açıklama, böyle olayların nasıl önlenebileceği sorusuyla tamamen alakasızdır. İçişleri Bakanı Gerhard Karner’in, nedensiz kitlesel gözetimler uygulamak istediğine dair açıklaması da çaresizliğin bir ifadesi gibi görünüyor. Bilinen tehlike arz eden kişiler bile etkili şekilde gözetlenemezken, genel bir izleme uygulamasından ne bekleniyor? Üstelik polis bunun için hangi kapasitelere sahip?
Çaresizlik ortada, ancak bu özellikle de bu tür bireysel terör eylemleriyle ilgili bir durum. Ölmek isteyen ve herhangi bir örgütlü yapının parçası olmayan bireysel saldırganlara karşı nasıl önlem alınabilir?
Bu yüzden şimdi kararlı bir eylem gerekiyor. Öncelikle bu, polisin görevidir. Villach olayı, polisin bu konuda yalnız bırakılmaması gerektiğini ve – tüm temel hak kaygılarına rağmen – internet gözetimi konusunda daha iyi araçlar sağlanması gerektiğini açıkça göstermelidir. İkinci odak noktası, radikalleşme mekanizmalarının kırılması olmalıdır. Radikalleşme süreçleri, sosyal medya platformları – TikTok, YouTube, Telegram – üzerinden gerçekleşiyor. Bu yüzden bu platformlara daha sıkı düzenlemeler getirilmesi gerekecek. Üçüncü olarak ise, göçmen toplulukları (cemaatler) sürece dâhil edilmelidir. Tüm Suriyeli veya Afgan göçmenlere yönelik genel bir suçlama yanlış olur. Ancak bu gruplarda problemli eğilimler olduğu da inkâr edilemez. Bu noktada, toplulukların kendilerinin de radikalleşmeye karşı mücadele etme sorumluluğu bulunmaktadır.| Çeviri DerVirgül
Teror eylemi bunları tetikliyor. Olay denilen olgunun yan etkileri veya ardci sarsıntılar ise, daha beterine razı etmeyi gözetliyor, sinekten yağ çıkarma misali.. Özelde, Radikallesme eğilimi hakkında analiz gerçekçi. Ve sonuçta terör azdirilmamali, mülteciler suçlanmamali, ortak akılla ve birlikte çözüm arayışında buluşulmalı demek bile gereksiz geliyor gibi artık.