Dış Görünüş, Göçmenlik ve “Ötekinin Bakışı” | „Görünmenin” o dayanılmaz ağırlığı!
Alman haftalık gazetesi “DİE ZEİT” yine ilginç bir söyleşiye sayfasında yer vermiş. Söyleşinin merkezinde Ortadoğu kökenli üç göçmen genç kadın var: Özlem, Nika ve Yasemin. Söyleşiye katılan üç kadın, Ortadoğulu göçmen kadınlar olarak sahip oldukları koyu ten ve görünüşleri yüzünden Alman toplumunda ilk etapta dışlayıcı bir tutuma maruz kaldıklarını iddia ediyorlar. [Söyleşiye bu link-adresinden ulaşabilirsiniz: https://www.zeit.de/zett/2022-02/koerperbehaarung-frauen-mobbing-jugend-erfahrungsbericht]
Nika’nın ve Nika gibi Ortadoğulu göçmenlerin “etnik-kimliklerinin” parçası olan bedenleri üzerinden Bati toplumunda yaşadığı ötekileştirme sanırım istisnai bir durum değil. Sahip olduğumuz farklı görünüm (biyolojik, kültürel, vs) sizden farklı toplumlarda (örneğin genellikle beyaz ten, sarı saç, mavi gözlü insanlardan oluşan Alman toplumunda) hangi ulustan, milletten ya da coğrafyadan olduğunuzu kolayca öteki tarafından anlaşılabiliyor.
Ortadoğu ve Afrika kökenli siyahi göçmenler Avrupa ülkelerinde “görünüşleri” (siyah/esmer ten ve sac gibi) üzerinden “ÖTEKİ” olarak görülüyorlar. Hemen ilk bakışta bir bütün olarak “büyük bir kimliğin” içine (Afrikalı, Ortadoğulu, Müslüman, Türk, Kürt, vs.) hapsedilmeleri, bireyselleşmeye ve bireyciliğe son derece önem veren Batı Avrupa toplumu bakımından bir tezat oluşturuyor. Bir “birey” olarak değil de büsbütün bir “büyük kimliğin” bir parçası olarak algılanmak doğrusu çok garip ve ironik bir durum.
“Lookism” Çağında Göçmen Olmak
Nika’nın sahip olduğu “Ortadoğulu-görünüş” yüzünden kendisinin “öteki” tarafından negatif bir kategori içine sokulması sadece göçmenleri rahatsız eden bir mesele değil, daha doğrusu sadece göçmenlikle ilgili bir olgu değil. Çağımızda “görünüyorum, öyleyse varım” paradigmasının toplumsal kabulünden bu yana “nasıl göründüğüm” meselesi bireysel ve toplumsal kimliğimizin bir parçası haline geldi.
“Lookism” çağında örneğin obez bir bireyin “bodyshaming” gerçekliği altında toplum içinde disiplinsiz, sağlıksız ve başarısız olarak kategorileştirilmesi söz konusu olabiliyor. Dış görünüşünüz yaşadığınız toplumun standartları dışında kalıyorsa (obez olmanız, fit bir vücuda sahip olmamanız, belli bir güzellik standardına –“Schönheitsideale”- sahip olmamanız) uğrayacağınız ayrımcılık en az siyahi bir göçmenin ten renginden dolayı maruz kaldığı ayrımcılık kadar sert ve şiddetli olabiliyor. Zira literatürde son elli yıldır oldukça geniş bir yer kaplayan ve “İdeal Beden/Güzellik/Bodyshaming/Selfoptimization” gibi olgular üzerine yapılan çok sayıda sosyolojik tez ve araştırmalara bakıldığında bu meselenin öyle çok hafife alınmayacak bir mesele olduğuna kolaylıkla ikna olabilirsiniz.
Bahsi geçen araştırmalardan bir örnek verelim: Alman ulusal Kanalı SWR “Body-Shaming“ başlığı altında bir makalede, Almanya’da belli bir standart-beden ölçüye sahip olmayan Almanların toplum tarafından dışlandığını iddia ediyor. SWR’nin iddiasına göre “obez bir bedene sahip olmak” genellikle Alman toplumunda tembellik, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, karakter zayıflığı veya disiplin eksikliği ile eş anlamlı tutuluyor.
Dolayısıyla, böyle bir çağda, örneğin Afrikalı genç bir obez kadının hem dış görünümü yüzünden hem de ten rengi yüzünden dışlanabilme olasılığı meselenin sosyo-piskolojik boyutunun ne kadar vahim olduğunu gösteririz bize.
Özetle “LOOKİSM” çağında göçmenlerin dış görünümleri yüzünden ötekileştirilmelerinin ve dışlanmalarının artık olağan bir durum haline gelmesi çok üzücü. İster istemez “büyük bir kimliğin parçası” olarak Batı Avrupa’da psikolojik şiddete uğramaları hâlihazırda var olan “bodyshaming’e” ek olarak bir “race/etnic-shaming” de eklenmesi benliklerinin bir bölümünü “öteki” üzerinden inşa eden genç ergen göçmenler için kolayca üstesinden gelinebilecek bir olgu değil. | | R.Yaylalı | ©DerVirgül
1 https://www.zeit.de/zett/2022-02/koerperbehaarung-frauen-mobbing-jugend-erfahrungsbericht
2 https://www.swr.de/swr2/wissen/body-shaming-wie-dicke-menschen-diskriminiert-werden-104.html
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Der Virgül’ün editöryal politikasını yansıtmayabilir.