NATO’ya katılımlar | Ankara neden karşı çıkıyor?
Türkiye, NATO’ya girmek isteyen Finlandiya ve İsveç’in yolunu tıkıyor. Konu hakkında Avrupa basını meselenin çok farklı yönlerine değiniyor.
Türkiye, NATO’ya girmek isteyen Finlandiya ve İsveç’in yolunu tıkıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK gibi terör örgütlerine müsamaha gösteren ve Türkiye’ye yaptırım uygulayan ülkelerin ittifaka girmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.
İsveç, Suriye’de yürüttüğü askeri operasyonları dolayısıyla 2019’dan bu yana Türkiye’ye silah tedarik etmiyor. Avrupa basını meselenin çok farklı yönlerine değiniyor.
Güney cephesinin zayıflaması endişesi
Romanya’nın eski Dışişleri Bakanı Teodor Baconschi, Libertatea’da Türkiye’nin asıl sıkıntısının dengelerin değişmesi olduğunu yazıyor:
“NATO’nun Doğu Akdeniz’deki önemli bir üyesi olan Türkiye, haliyle elindeki oy hakkı için pazarlık yapmak istiyor. (Artık ‘Hıristiyan kulübü’ demediği) AB’de istenmeyen Ankara, kuzeyde ortaya çıkmakta olan yeni NATO odağının, güney cephesinin önüne geçmesinden endişe ediyor. Üstelik bunu, -Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’nı geri alması da dahil olmak üzere- Rusya’nın Karadeniz’deki varlığının zayıflamasının, Türkiye’ye Karadeniz’de daha güçlü bir konum elde etme avantajı sağlayacak olmasına rağmen yapıyor.”
Örnek demokrasilerden korkuluyor
Liberal şu tespitte bulunuyor:
“Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra NATO’da yaşanan canlanma, ittifakın demokratikleşmeyi destekleyen bir güç olduğu vurgusuyla birleştirilmeli. Aksi halde ittifak, zaruretten doğan askeri bir yamalı bohça yaftası yiyebilir. Dünyanın en önemli iki örnek demokrasisinin katılımı, bu yönde bir ilerlemeye fayda sağlıyor. Ancak bunun Türkiye için de etkisi olacak. NATO düne kadar, muhalefetin bastırılmasına ve demokratik kurumların çökertilmesine rağmen Türkiye’nin üyeliğini haklı göstermek zorunda kalıyordu. NATO’nun demokratik profili, varlığını böylesine uzun bir süre boyunca sürdürebilmesi bakımından gerekli bir unsur.”
Mesajın adresi Finlandiya değil
Helsingin Sanomat, NATO ortakları arasında ihtilafların her zaman yaşandığını hatırlatıyor:
“Türkiye, -Hırvatistan ve muhtemelen başka bazı ülkeler gibi- kendi siyasi hedefleri doğrultusunda Finlandiya ve İsveç’in başvuru sürecinden faydalanacak. Aslında, Türkiye’nin mesajının adres bölümünde ‘Washington’ yazıyor. … Türkiye, ABD’nin Suriye’deki Kürt birliklerini desteklemesini uygun bulmuyor. … ABD liderliğindeki NATO ülkeleri, Finlandiya ve İsveç’in askeri ittifaka tarihte eşi görülmemiş bir hızla katılacakları güvencesini veriyor. Bu durum, diğer NATO ülkelerinin Madrid’deki NATO zirvesinde Türkiye’ye kimi tavizler vermek zorunda kalmasına sebep olabilir.”
Cazip bir teklifte bulunmalı
Svenska Dagbladet, uzlaşmacı davranılarak Türkiye’nin ikna edilebileceği bir hareket alanı bulunduğunu düşünüyor:
“İhtilafın, 2009’daki NATO başkanlığı seçiminde yaşanan anlaşmazlıkta yapıldığı gibi çözülmesi gerekebilir. O vakitler Türkiye, ABD Başkanı Barack Obama’nın Fogh Rasmussen’in yardımcısının Türk olacağı vaadini vermesinin ardından nihayet Anders Fogh Rasmussen’in Genel Sekreter olmasına rıza göstermişti. Kim bilir, Obama’nın Başkan Yardımcısı -yani şimdiki Başkan Joe Biden- da benzer bir adım atabilir.”
Bu meşru soruları başkalarına da sorun
Yetkin Report, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bütün dış politika meselelerinde tavrını ortaya koyması gerektiği yorumunda bulunuyor:
“Şimdi Ukrayna nedeniyle kapıyı çalan İsveç ve Finlandiya olduğuna göre, ‘Kim o?’ sorusunu yanıtlamadan içeri alınmamaları doğal. Reel politika böyle bir şey. Türkiye açısından önemli olan bu sorunun sonuç getirdiğinin ve bundan böyle herhangi bir nedenle kapısını çalanlara da -ki buna PKK’yı henüz ‘terör örgütü’ saymayan Rusya dahil- sorulup sorulmayacağı. Tutarlılık da böyle bir şey.”