İnsanlar neden uzaylı olduklarını düşünüyor?
Uzmanların saydığı bu psikolojik durumlara sahipseniz uzaydan geldiğinize inanma olasılığınız artabilir
Son günlerde uzaylı olduklarına inanan bir grup insanın oluşturduğu bir akım tartışma konusu.
Kendilerine “yıldız insanları” veya “yıldız tohumları” diyen bu kişiler gezegeni iyileştirmek ve insanlığı mutluluk, refah ve başarı dönemine yönlendirmek için başka boyutlardan geldiklerine inanıyor.
TikTok, Instagram ve Facebook’ta bu kişilere ait çok sayıda içerik göze çarpıyor.
Örneğin TikTok’ta starseed (#yıldıztohumu) etiketiyle 1 milyardan fazla içerik paylaşıldığı belirtiliyor.
Manchester Metropolitan Üniversitesi ve Huddersfield Üniversitesi’nin psikoloji bölümlerinde görev alan üç akademisyen, bu kişilerin iddialarını psikolojik açıdan değerlendirdikleri bir makale kaleme aldı.
Ken Drinkwater, Andrew Denovan ve Neil Dagnall imzalı makale, The Conversation’da yayımlandı.
Uzmanların bu yazıda bahsettiği psikolojik durumlara sahipseniz uzaydan geldiğinize inanma olasılığınız da artabilir.
Bir çeşit reenkarnasyona inanıyorlar
Araştırmacılara göre bu kişiler, önceki hayatlarında başka bir canlı olduğu inancına dayanan reenkarnasyon benzeri bir düşünceyi paylaşıyor. Ancak önceki hayatlarında başka bir gezegende yaşadıklarına inanıyorlar.
Bunlar aynı zamanda ilahi alemler ve Dünya arasındaki kanallar olduklarına ve meditasyon yoluyla galaksiler arasında seyahat edebilecekleri inancını taşıyor.
Bu fikir aslında olası uzaylılarla yakından ilgilenen yazar Brad Steiger’a ithaf ediliyor. Steiger, 1976 tarihli kitabı Gods of Aquarius’ta, bazı insanların başka boyutlardan geldiği fikrini ortaya atmıştı.
The Conversation’da yayımlanan yazıda bu kişilerin bazı ortak inançlara sahip olduğu ifade ediliyor:
Bir yıldız tohumu olup olmadığınızı anlamanın birkaç yolu olduğunu iddia ediyorlar. Bunlar, yaşamda anlam aramayı ve aidiyet eksikliği hissetmeyi içeriyor. Onlara göre maneviyatın ve sezgilerin güçlü olması bir yıldız tohumunun nitelikleri.
İddiaya göre bu kişilerin ruhları insan vücuduna alışkın olmadığı için empatik ve hassas. Ayrıca daha fazla fiziksel ve zihinsel sağlık sorununa sahip oldukları söyleniyor.
Yıldız tohumları insanlığa yardım etmek istiyor. Ancak Dünya’daki yaşamdan bunalıyorlar ve bu yüzden yalnız vakit geçirerek “enerjilerini tazeliyorlar”.
Forer etkisi
Araştırmalar, düşük aidiyet duygusunun genellikle depresyonla bağlantılı olduğunu gösteriyor. Peki bu tür duyguları taşıyan kişiler neden başka bir gezegenden geldikleri sonucuna varıyor?
Üç akademisyen bunu “Forer etkisine” bağlıyor. Bu etki adını insanların kendileriyle ilgili muğlak tanımlarda hemfikir olmasının kolaylığına dikkat çeken psikolog Bertam Forer’dan aldı.
Bu etki, insanların aslında geniş bir kitlede görülen belirsiz ve genel özellikleri kendilerine özelmiş gibi yorumlamasından kaynaklanıyor.
Makalede konuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor:
Yıldız tohumları gibi yeni çağ (new age) inançlarına destek artıyor. Bunlar bilime karşı güvensizlikten ve geleneksel gerçeklik algılarına dair şüphelerden kaynaklanıyor. Özellikle de modern topluma yönelik kinizm ve hayatta anlam bulma çabasından…
Kaynak izleme hatası
Bu arada uzmanlara göre belirli kişilik özellikleri de bazı insanları yeni çağ inançlarına yöneltebilir. Örneğin fantezi ve kurguya eğilimli bireylerin bu tür teorileri sahiplenme olasılığının daha yüksek olduğu düşünülüyor.
Bu durum, kaynak izleme hatası diye de biliniyor. Diğer bir deyişle, bir anının kaynağının yanlış bir şekilde başka bir deneyime atfedilmesiyle ortaya çıkan bir bellek sorunu. Rüyada geçen bir konuşmayı gerçekmiş gibi hatırlamak buna örnek olarak verilebilir.
Üç akademisyen, konuyla ilgili şu ifadelere yer veriyor.
Psikolojik terimlerle bu, bir kişinin gerçek ve doğru olanla gerçek olmayan ve hayal edilen arasında kaldığı, kafasının karıştığı bir durum.
Ontolojik kafa karışıklığı
Bu tür inançları teşvik edebilecek başka bir etki de ontolojik kafa karışıklığı diye biliniyor. Ontolojik kafa karışıklığı nesnelerin ait olduğu kategoriyi doğru bir şekilde belirleyememe ve dolayısıyla bunlar arasındaki gerçek ilişkinin doğasını yanlış yorumlama anlamına geliyor.
Bunu test etmek için “‘Bir kaya parçası çok uzun yaşar’ cümlesi kelimenin tam anlamıyla mı yoksa mecazen mi doğru?” sorusu sorulabilir. Cevabınız “Kelimenin tam anlamıyla doğru” ise ontolojik kafa karışıklığı yaşıyor olabilirsiniz. Çünkü “kaya” ve “yaşama eylemi” iki farklı kategoriye ait. Bunlar ancak mecazen bir araya gelebilir.
Bu durum, özellikle bilgi kaynağının güvenilir algılanmasında etkili olabilir. Yani insanların aslında bilimsel olmayan teorileri onaylamalarını daha olası hale getirebilir.| Derleyen: Çağla Üren|Independent Türkçe