Kadınların ağrısı neden daha az ciddiye alınıyor?

Kadınlar acil servise gittiğinde doktoru görmek için daha uzun süre beklediği gibi, erkeklere kıyasla daha az etkili ağrı tedavisi görüyor.

Kadınların ağrısı neden daha az ciddiye alınıyor?

2009’da doktora gittiğimde doktorum bana “birçok kadın gibi” vücudumu çok fazla dinlediğimi söyleyip, semptomlarımı göz ardı etmeye ve biraz rahatlamaya çalışmamı tavsiye etmişti.

Oysa birkaç hafta önce de göğüs ağrısıyla acil servise gitmiştim. O zaman da doktor bunun panik atak olduğunu söyleyip bir sakinleştirici alarak uyumamı salık vermişti.

Bu ağrılar giderek sıklaşmaya başladı. Ama yıllar boyunca doktorlar bana aynı şeyleri tekrarladı. Bu panik atak veya anksiyete bozukluğudur; kadınlarda kalp ağrısı erkeklerdeki gibi olmaz vs. vs.

Akademik araştırmalar tıp tarihinde uzun yıllardır kadınların acı ve ağrısının göz ardı edildiğini gösteriyor. Ancak bunun bir cinsiyet ayrımcılığı mı olduğu yoksa kadınlara yönelik tıbbi araştırmaların azlığından ya da kadın ve erkeklerin ağrıyı farklı yaşamalarından kaynaklı bir şey mi olduğunu tespit etmesi zor.

Bildiğimiz şu ki ağrı konusunda kadınlara ve erkeklere farklı tutum alınıyor. Bir araştırmaya göre, acil serviste olup da akut ağrıdan şikayet eden bir kadına afyon içeren ağır bir ağrı kesici verilmesi ihtimali erkeğe kıyasla daha az.

Başka bir araştırmada ise acil serviste kadınların erkeklerden daha az ciddiye alındığı görülüyor. 2014’te İsveç’te yapılan bir araştırmaya göre, acil serviste kadınlar doktoru görmek için daha uzun süre beklemiş ve acil vaka olarak tanımlanma oranları daha düşük olmuştu.

San Francisco’daki bir hastanenin acil servisinde doktor olan Esther Chen, acil serviste kadınlara farklı davranılması olgusunun gerçek olduğunu, ama bunun ayrımcılık mı yoksa kadınların ağrıyı farklı ifade etmelerinden mi kaynaklandığını söylemenin zor olduğunu belirtiyor.

Chen’in araştırmalarına göre, örneğin uzun süreli karın ağrısıyla acil servise giden kadınlarda genellikle ilk akla gelen jinekolojik hastalıklar (kadın hastalıkları) oluyor. Böyle olunca, ameliyat gerektiren durumlardaki kadar etkili ağrı kesiciler verilmiyor.

Ayrıca ağrı için hastaneye giden kadınlara erkeklere kıyasla anksiyete sorunu olduğunu düşünüp sakinleştirici ilaç yazılması ve bunların psikolojik rahatsızlık olarak sınıflandırılması ihtimali daha yüksek.

Kronik Ağrı Araştırma Merkezi’nin kurucularından Christin Veasley’e göre, “Kadınlar daha fazla psikolog veya psikoterapiye yönlendirilirken erkeklere fiziksel durumları ile ilgili sorunları ihtimal dışı bırakmak üzere testler yapılıyor”.

Uzmanlar ayrıca doktorların kadınlara şikayetleri ile ilgili olarak “evliliğinde sorunlar olmalı” veya “seksten önce bir bardak şarap için, her şey yoluna girer” gibilerinden olmadık yorumlarda bulunduğunu söylüyor.

Kadınların erkeklere oranla sağlık sorunlarında daha çabuk şikayette bulunduğu yaygın bir kanı. Örneğin İngiltere’de erkeklerin aile hekimine başvurma oranı kadınlardan yüzde 32 daha düşük.

Ancak sırt ağrısı ve baş ağrısı gibi en yaygın iki şikayette kadın ve erkeklerin aynı oranda doktora başvurduğu görüldü. Araştırmacılar kadınların doktora daha fazla gittiği inancının temelsiz olduğunu belirtiyor.

Öte yandan kadınların ağrı eşiğinin erkeklerden daha düşük olduğu görülüyor. Ama bunda kültürel cinsiyet normlarının etkili olduğu düşünülüyor.

Ayrıca kadınlardaki östrojen hormonu ağrı algısını ve ağrı kesicilere tepkiyi etkileyebiliyor. Bu nedenle kadınlara ve erkeklere farklı ve kişiye özgü tedavi uygulanması gerektiği belirtiliyor.

Ancak bu farklılıklar konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Zira 1990 öncesi klinik deneyler pek çok ülkede erkekler üzerinde yoğunlaşmıştı. Yani hastalıkların ve tedavilerin tanımlarını erkekler yazıyor ve bunu erkekleri göz önünde bulundurarak yapıyordu.

2015’te ise ABD’de tıbbi araştırmalarda cinsiyet faktörünün göz önünde bulundurulması koşulu getirildi. Bu araştırmalardan nasıl bir sonuç çıkacağını ve bir fark yaratıp yaratmayacağını zaman gösterecek.

2017’de de İngiltere’de özellikle endometriosis teşhislerini hızlandırmak amacıyla sağlık alanında kadınların daha fazla dinlenmesi önerisi gündeme getirildi. Ancak bunlar yasal düzenlemelerden çok araştırmacılara tavsiye şeklinde işlev görüyor.

Tabi bunlar doktorların ve diğer sağlık görevlilerinin kadınlardaki ağrı konusunda içselleştirdikleri yargıları aşmasını sağlamıyor.

Kanada’da yapılan bir araştırmada, feminin özellikleri belirgin olan kişilerin cinsiyetinden bağımsız olarak sağlık hizmetlerine erişim konusunda daha fazla sorunla karşı karşıya kaldığı görüldü. Ancak burada yoksulluk gibi etkenler de devreye giriyordu.

Başa dönecek olursak, kalp rahatsızlığımın teşhisinin bu kadar uzamasına dair uzmanların bazı fikirleri var. Kadınlarda kalp hastalıklarına erkeklerden daha az rastlanıyor, kadınlarda bu hastalıklar daha geç yaşlarda ve göğüs ağrısından farklı belirtilerle ortaya çıkabiliyor. Ben bu şablona pek uymadığım için şikayetlerim bu yönde yorumlanmıyor, belirtiler psikolojik endişelere bağlanıyor.

Nihayet Ocak 2018’de kadın bir kardiyoloji uzmanı ağrılarımı ciddiye alıyor ve gerekli incelemelerin ardından teşhis konup Mart’ta ameliyata alınıyorum.

Belki kalp hastalıkları kadınlarda erkeklerdeki kadar yaygın olmadığından tedavi için 10 yıl beklemem gerekti. Belki de bendeki belirtiler kitaplardaki anksiyete belirtilerine benziyordu gerçekten. Ya da kadınların fiziksel nedenlere bağlı olmayan ağrılardan şikayet ettikleri yönünde cinsiyete dayalı önyargılar etkili olmuştu bunda.

Nedeni ne olursa olsun, belli ki kadınları ve ağrılarını anlama konusunda alacak epey bir yolumuz var hala.

 

Yayınlama: 30.05.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.