”Bacağımın kesilmesi hayatımın kararıydı”
Türkiye Tekerlekli Sandalye Eskrim Milli Takımı için mücadele eden, annesi Türk, babası Hollandalı olan 19 yaşındaki Elke Lale van Achterberg, genç yaşında başardıklarıyla ilham veriyor.
Elke, 11 yaşında evde kardeşiyle oyun oynarken ayak parmağını kırdı. Hollanda’da gezdikleri doktorların ilk teşhisleri, “Buz koyun geçer” ve “Çocuktur, ilgi istiyordur” şeklinde oldu.
Ancak ağrısı giderek artan Elke’nin ayağı gün geçtikçe hissizleşti ve hareket yeteneğini kaybetti. Kırığın sinirleri etkilediği çok geç fark edildi.
DW Türkçe’den Volkan Ağır’ın haberine göre, Elke 15 yaşına geldiğinde bacağının kesilmesini istediğini kendi aldığı radikal kararla ailesine açıkladı.
Sonucun belirsizliğinin yarattığı tedirginlikle 3 Nisan 2015’te girdiği ampütasyon ameliyatından sorunsuz çıktıktan sonra tamamen hayatı değişen Elke’nin kısa sürede başardıklarının listesi ise oldukça uzun.
Parmağının kırıldığı 2011 yılından önce ritmik cimnastik yapan Elke, spor tutkusunu sol bacağındaki sakatlığa rağmen yitirmedi ve 2012’de tekerlekli sandalye eskrimiyle tanıştı.
Bu tarihten itibaren haftada 27 saat uzman bir ekiple çalıştı.
2015’te geçirdiği ampütasyon ameliyatından sonra daha sıkı çalışarak 2017 yılında kendi yaş kategorilerinde dünya sıralamasının zirvesine çıktı.
Yine 2017 yılında Hollanda’daki 7DaysNL tarafından yılın genci seçildi, 2018 yılında “Hollanda’da İlham Veren 100 Genç” listesinde gösterildi.
İki yıl önce Mercedes- Benz Fashion Week Amsterdam’da ilk ampüte model olarak podyuma çıktı.
Moda tasarımı okuyan Lale, Hollanda’da düzenlenen bir yarışmada ilk kısa defilesini yaptı. Hobileri arasında sanatsal yüz makyajı da var.
Bunların yanı sıra kendisine, hayatına, eskrime ve ampüte olarak yaşamaya dair videolar çekip paylaştığı bir de YouTube kanalı var. Instagram en aktif kullandığı sosyal medya platformlarında biri.
19 yaşındaki Elke, ayrıca özel bir firmanın sosyal medya hesaplarını da yönetiyor.
“Keşke olimpiyatları İstanbul alsaydı”
Elke ile Amsterdam’da çalışmak için sık sık ziyaret ettiği White Label Cafe’de buluştuk. 20-26 Mayıs 2019 tarihlerinde Brezilya’daki Tekerlekli Sandalye Eskrimi Dünya Şampiyonası’ndaydı.
Elke performansının turnuva öncesindeki 7 hafta süren sakatlığı nedeniyle üst seviyede olmadığını aktardı: “Şampiyonaya bir hafta kala omzundan iki iğne oldum.
Son 16’ya kalmak bu yüzden beni üzmedi.
Önce Temmuz’da Varşova’daki şampiyonada başarılı olmak istiyorum.
Sonra 2020’deki Tokyo Paralimpik Oyunları’na gitmek istiyorum.
Bunun için okulumu da dondurdum.” İstanbul 2024’teki olimpiyat oyunlarının ev sahipliğini alamadığı için oyunlara direkt katılma hakkı elde edememesi ise onu biraz üzmüş.
Elke Hollanda’da futbol, hokey ve tenis dışındaki dallara fazla ilgi gösterilmediğini söylüyor.
Türkiye’de ise kimin hangi sporu yaptığından öte, ülkenin bayrağını taşımanın ilgi görmek için yetebildiğini ifade ediyor. Maddi ve manevi açıdan aldığı desteğin de Türkiye’yi seçme kararında etkili olduğunu belirtiyor.
“Türkiye’de evimde gibi hissediyorum”
Annesi Sapancalı olan Elke, “Karakter olarak Hollandalı’dan daha çok Türk’üm” diyor. Henüz birkaç kelime dışında Türkçe bilmese de öğrenmeye niyetli.
Türkiye’de insanların günlük sohbetlerde birbirine gösterdiği yakınlık ve samimiyeti seviyor.
Türkiye’de ailesinden çok kişi olması nedeniyle de her tatile gittiği zaman kendini evinde gibi hissetse de, Türkiye’de yaşamak gibi bir planı yok.
“Maskemi takar takmaz canavara dönüşüyorum”
Konuşkan, enerjik ve güler yüzlü olan Elke, eskrim yaptığı anlara dair fotoğraflar paylaşırken kendisinden “canavar” diye bahsediyor.
Jim Carrey’nin canlandırdığı Maske karakteri misali bir dönüşüm yaşadığını belirten Elke “Pist dışındaki hayatımda küçük, tatlı bir kız gibi görünüyorum.
Ama eskrim maskemi takar takmaz, tatlı küçük kızdan, kazanmak isteyen bir canavara dönüşüyorum, piste çıktığımda içimdeki farklı kişilik ortaya çıkıyor.
Savaşmak, her ufak puanı haneme yazdırmak istiyorum.” diyor.
Madalyalar kazanmasını da teknik detayların yanında, taşıdığı savaşçı ruhuna bağlıyor.
YouTube sadece eğlenceden ibaret değil
Youtube’da bir kanalı olan Elke, kendisini bir “YouTuber” olarak görmüyor.
Kanalı anlatacak çok şeyi olduğu için açmış. Son dönemde, engelli insanların karşı karşıya kaldığı toplumsal sorunları ele alıyor.
YouTube dışında da, ilkokullara gidip insanlar arasındaki bedensel farklılar ve toplumsal yargıları yıkmak üzerine konuşmalar da yapıyor.
İleride kendisini, toplumsal algıları ve yargıları erken yaşta değiştirmeyi hedefleyen bir çocuk programının sunucusu olarak görüyor.
Engelli değil, “farklı şekilde yapabilenler”
Elke, “engelli” kelimesini sevmeyerek ve nadiren kullanıyor.
Ancak bu kelime yerine “farklı şekilde yapabilenler” ifadesinin kullanılmasından yana: “Engelli kelimesinin birinin bir şeyi yapamadığına dair kesin yargısı var.
Benim vücudum farklı çalışıyor ve başkasının yaptığını başka bir şekilde yapabiliyorum.
Bu yüzden ‘farklı şekilde yapabilen’ diyorum ve böyle kullanılmasını öneriyorum.”
Kendisine “Yapamazsın” denmesi onun en büyük motivasyon kaynağı.
Kaykay sürmeye ve kayak yapmaya karar verip başarmasının ardında bu motivasyon yatıyor: “Bence imkansız diye bir şey yoktur” diyen Elke, en büyük arzusunun ata binmek olduğunu, asıl gönlünde yatanın ise ilk göz ağrısı ritmik cimnastik olduğunu söylüyor.
“Bu tam bir meydan okuma benim için.
Gerçekten yapmak istediğim bir şey bu. Muhtemelen de yapacağım.
Ve muhtemelen bunun harika bir videosunu yapacağım.
Bunları videolarımda göstermeye çalışıp insanlara ilham olmaya çalışıyorum.
Bunu daha fazla insana yaymamanın bencilce olduğunu düşünüyorum” diyor.
“Eşitlik istiyorum”
Gelecekten en büyük beklentilerinden biri aynı emek için kadın ve erkeklere eşit ücret ödenmesi.
Elke engeli olan insanların da eşit derecede çalışma hakkına sahip olması gerektiğini ekliyor.
Yaşanan eşitsizliği kendi başına gelen bir olayla örneklendiriyor.
Bir fotomodellik projesi için iki bacağı sağlam olan bir modele 400 euro ödenirken, kendisine sadece 20 euro değerinde hediye çeki verilmiş.
Moda tasarımı okuyan Elke, kısa süre önce Hollanda’da gençlerin sanat alanında üretimleriyle katıldığı bir yarışmada 3 kıyafetten oluşan koleksiyonuyla yer aldı.
Elke’nin koleksiyonu podyumda sergilendi. Sonunda ikinci olsa da ”Power to Create” (Yaratma Gücü) adını verdiği mini koleksiyonunda, malzemelerini geri dönüştürülebilir ya da eski kumaşlardan seçerek yapmasının altında yatan mesajı podyumda aktarması onun için daha önemli.
Moda endüstrisinin iklim krizi ve küresel ısınmanın en büyük nedeni olduğunu, bu yüzden de böyle bir başlık altında koleksiyonunu hazırladığını belirtiyor.
Elke, hayatı bir öğrenme süreci olarak görüyor. “Bacağımın kesilmesini istediğime dair kararımı açıklayana dek 5 yıl boyunca cehennem gibi bir hayat yaşadım.
Bunu tekrar yaşamak istemem.
Ama bana bunu değiştirip değiştirmek istemediğimi sorarsan, değiştirmem.
2015’te ameliyata girmek hayatımın kararıydı.
Sonunda, çok şey öğrendim.
Aynaya baktığımda olduğum kişiyle mutluyum ve gurur duyuyorum.”