15 Temmuz’a ilişkin yanıt verilmeyen sorular var!
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 7 yıl geçti. Aradan geçen zamanda darbe girişimine ilişkin birçok soru halen yanıtını bulamadı.
Alican Uludağ DW| Bugün 15 Temmuz darbe girişiminin 7’nci yıldönümü. Aradan geçen 7 yılda darbe girişimine ilişkin hazırlanan iddianamede, Gülen yapılanmasının AKP döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) ele geçirecek güce ulaştığı yazılmıştı. Darbe girişiminin saatler öncesinden öğrenilmesine karşın bu bilginin neden saklandığı sorusu ise 7 yıldır yanıtını bekliyor.
15 Temmuz 2016 yılında Gülen yapılanmasına bağlı olan askerler tarafından gerçekleştirilen başarısız darbe girişiminin üzerinden 7 yıl geçti. Darbe girişimi sırasında yaklaşık 8 bin asker, 35 uçak, 37 helikopter, 74 tanık, 246 zırhlı araç ve 4 hafif silah kullanıldı. Darbeci askerler tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi de bombalandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’in arasında bulunduğu bazı üst düzey komutanlar darbeciler tarafından derdest edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla sokağa inen vatandaşların direnişiyle darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. 15 Temmuz gecesi 251 kişi hayatını kaybederken 2 binin üzerinde vatandaş ise yaralandı.
693 bin kişi hakkında adli işlem
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’ın yaptığı açıklamaya göre, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 693 bin 162 kişi hakkında adli işlem yapıldı. 122 bin 632 kişi hakkında mahkûmiyet, 344 bin 848 kişi hakkında takipsizlik kararı verildi. 97 bin 139 kişi beraat etti. Şu an ceza infaz kurumlarında 12 bin 108’i hükümlü olmak üzere toplam 15 bin 539 kişi bulunuyor. 67 bin 893 kişi hakkındaki soruşturma, 26 bin 667 kişi hakkındaki davalar ise sürüyor.
289 darbe davasında ise bin 634 kişi ağırlaştırılmış müebbet, bin 366 kişi hakkında müebbet, bin 891 kişi hakkında da çeşitli hapis cezaları verildi. Darbe davalarında mahkûmiyet alan toplam kişi sayısı ise 4 bin 891 oldu. Buna karşılık bu davalarda 2 bin 870 beraat, 964 de ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin karar çıktı.
Darbeye nasıl gidildi?
Ancak aradan geçen 7 yılda darbe girişimine ilişkin bazı kilit soruların yanıtı verilmedi. Bunlardan en önemlisi, Gülen yapılanmasının darbe yapacak güce nasıl ulaştığı ve bu darbe girişiminin daha önceden neden önlenmediği soruları oldu. Darbe girişimine ilişkin hazırlanan Genelkurmay Çatı İddianamesi’nde bunun ipuçları verildi. İddianamede, Gülen yapılanmasının AKP döneminde TSK içerisinde yayıldığı ve darbe yapacak güce ulaştığına dikkat çekildi. 1985 yılından AKP’nin iktidara geldiği 2002’ye kadar 398 asker ordudan atılırken, AKP döneminde ise yalnızca 2 astsubay ihraç edildi. İddianamede, Gülen yapılanmasının kendisinden olmayan subayları TSK’den tasfiye etmek için gerekli “kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırdığı” ifade edildi. Yine 2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan ve altında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da imzası bulunan kararda Fethullah Gülen cemaatiyle mücadele kararı alındı. Ancak hükümet bunu uygulamadı.
Gülenciler AKP döneminde TSK’yı ele geçirdi
İddianamede, 2000-2008 yılları arası “TSK içerisinde yerleşme ve yayılma dönemi” olduğu belirtildi. 70’li yıllardan itibaren TSK’ya sızmayı başaran örgüt üyelerinin, 90’lı yılların sonundan itibaren personel temin, atama ve sicil birimleri, istihbarat ve istihbarata karşı koyma birimleri, başta Harp Akademileri olmak üzere eğitim kurumlarının ölçme değerlendirme birimleri ve diğer askeri okul, eğitim ve kurs birimlerine yuvalandığı kaydedildi.
İddianamede, “2008-2014 TSK’yı tamamen ele geçirme ve örgütten olmayanların tasfiye edilmesi” olarak nitelendirildi. Ergenekon ve Balyoz’da şahit olunduğu üzere “milli subaylar”ın tasfiye edildiği vurgulandı. Buna örnek olarak darbe girişiminden sonra 2013 yılı Yüksek Askeri Şura (YAŞ) neticesinde terfi eden generallerin neredeyse tamamının Gülen yapılanması mensubu olduğuna işaret edildi. 2011 ve 2012 yıllarında yapılan YAŞ toplantılarında da benzer durum olduğu belirtildi.
Darbede önce darbeci askerler terfi ettirildi
2014-2015 YAŞ toplantılarında generalliğe yükseltilenlerin de durumuna işaret edilen iddianamede, şu bilgiler verilmişti:
“Özellikle 2014 yılında albaylıktan tuğgeneralliğe/ tuğamiralliğe terfi edenlerin yüzde 63’ünün kamu görevinde çıkarıldığı, yüzde 13’ünün ise istifa etmek suretiyle ayrıldığı, toplam olarak yüzde 76’sının TSK ile ilişiği kesildiği görülmektedir. Bu durum tümgenerallerde/ tümamirallerde ise yüzde 50 civarındadır. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda yüzde 100’dür.
2015 yılında albaylıktan tuğgeneralliğe/tuğamiralliğe terfi edenlerin yüzde 63’ünün kamu görevinde çıkarıldığı, yüzde 15’ünün ise istifa etmek suretiyle ayrıldığı, toplam olarak yüzde 78’inin TSK ile ilişiği kesildiği görülmektedir. Bu durum tümgenerallerde/tümamirallerde ise yüzde 53’tür. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda yüzde 100’dür.”
Akar’ın yakın ekibi darbeye karıştı
Yine Hulusi Akar’ın o dönem Genelkurmay Karargahı’nda oluşturduğu kadronun önemli bir bölümü de darbede aktif rol oynadı. Hulusi Akar’ın özel kalem müdürü Albay Ramazan Gözel, yaveri Yarbay Levent Türkkan, başdanışmanı Albay Orhan Yıkılkan da darbe girişiminde rol aldı. Mehmet Partigöç ve Mehmet Dişli gibi Karargah’ta Akar’la birlikte yakın çalışan generaller de yine darbeyi yönetti.
Darbe neden önlenmedi?
Türkiye’de 2016 yılında bir darbe girişimi yapılacağı dillendirilmeye başlanmıştı. Mart 2016’ya iktidara yakın bazı gazetelerde açıkça “darbe olabileceği”ne ilişkin uyarılar yapılıyordu. Hulusi Akar’ın talimatıyla Genelkurmay Başkanlığı ise bu iddiaları kesin bir dille yalanlamıştı. Genelkurmay’dan 31 Mart 2016’da yapılan açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde disiplin, mutlak itaat ve tek emir komuta esastır. Hiçbir yasadışı, emir-komuta hiyerarşisi dışı oluşum ve/veya harekete taviz verilmesi söz konusu değildir. Bambaşka saiklerle yapıldığı anlaşılan ve hiçbir hukuki, insani, vicdani ve akli dayanağı olmayan, basın etiğinden ve üslubundan uzak, haddini aşan haber ve yorumları yapanlar hakkında hukuki işlemler başlatılmış ve suç duyurusunda bulunulmuştur” denilmişti.
Akar ve Fidan darbeyi neden haber vermedi?
Türkiye, 15 Temmuz darbe girişiminden Ankara’da 22.05 sıralarında savaş uçaklarının alçak uçuş yapmaya başlamasıyla haberdar oldu. 5 dakika sonra İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü kapatıldı. Ancak dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ise darbe girişimini saatler öncesinden biliyordu. Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli Binbaşı O.K. kendisine darbe girişiminde görev verilmesi üzerine 15 Temmuz saat 14:20’de MİT’e giderek bunu ihbar etti. Darbeden sonra savcılar tarafından mülakata alınan O.K. “Bir helikopter Hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum dedim. Bana ne olabileceğini sordular. Ben de büyük bir faaliyet olabileceğini hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim… ‘Darbe olabilir’ kelimesini söylediğimi çok iyi hatırlıyorum” ifadesini kullanmıştı.
Bu ihbarı alan MİT Müsteşarı Hakan Fidan, saat 16.30’da Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e telefon ederek bir görüşme yaptı ve 17.30’da bir MİT Müsteşar Yardımcısı Genelkurmay’a giderek Orgeneral Güler ile görüştü. Saat 18.00’da ise Hakan Fidan da karargâha giderek Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’la bir araya geldi. Hulusi Akar, 15 Temmuz gecesi Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ı Kara Havacılık Komutanlığı’na göndererek Hakan Fidan’a operasyon için kalkışa hazır helikopter olup olmadığını kontrol ettirdi. Ancak bundan bir sonuç alınamadı.
Erdoğan: Eniştemden öğrendim
Ancak Akar ve Fidan, ne Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ne de dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ı durumla ilgili bilgilendirdi. Erdoğan ise darbe girişimini “eniştesinden öğrendiğini” belirterek, “4-5 günlük bir tatil için Marmaris’e gitmiştim. Haber bana ulaştı, bu darbe girişimiyle ilgili. Ama önce beni eniştem haberdar etti. İlk önce ciddiye almadım. Ama sonra istihbarat ve çeşitli kanallardan teyit edilince gerekli adımları attık” demişti.
Hakan Fidan görevden alınmadı
Daha sonra bu durum kendisine sorulduğunda Binali Yıldırım, Fidan’ın görevden alınıp alınmayacağına ilişkin “dere geçilirken at değiştirilmez” yanıtını vermişti. Durumu MİT Başkanı’na sorduğunu anlatan Yıldırım, “Yani bu nasıl olur dedim? Başbakanın haberi yok, Cumhurbaşkanının haberi yok. Tamam Genelkurmay Başkanının bilgisinin olması gayet doğal ama aynı zamanda Başbakana da söylemeniz gerekiyor çünkü siz Başbakana karşı sorumlusunuz, bağlısınız. Tabii onun cevabını veremedi. Herhangi bir şey de söyleyemedi, doğrusu bu” diye konuşmuştu. Darbe girişimini haber vermemekle suçlanan Hakan Fidan, bugün Dışişleri Bakanı olarak görev yapıyor.
Akar ve Fidan’ı dinlemek isteyen savcı görevden alındı
Hakan Fidan ve Hulusi Akar’ı, darbe girişimi kapsamında tanık olarak ifadeye çağırmak isteyen dönemin Ankara Başsavcı Vekili Necip Cem İşçimen ise görevinden alındı. İşçimen, darbe girişiminin ardından hazırladığı Gülen yapılanmasına ilişkin ana örgüt iddianamesinde, yapılanmanın darbe yapacak güce ulaştığını da yazmıştı. Yine hakkında darbe girişiminden soruşturma başlatılan O.K.’ya takipsizlik kararı verildi. İhbarcı Binbaşı, daha sonra MİT’e alındı.
Aksakallı da Akar’ı suçlamıştı
Darbenin daha erkeden önlenmemesine ilişkin ise dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı, Hulusi Akar’ı suçladı. Aksakallı, Ömer Halisdemir davasında tanık olarak dinlenirken, “Silahlı Kuvvetlerde kriz ve olağanüstü durumlarda haber alınır alınmaz ilk tedbir olarak ‘Personel kışlayı terk etmesin’ emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında, mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı, darbe girişimi baştan açığa çıkardı” demişti.
Adil Öksüz 7 yıldır kayıp
Darbe girişiminin en kilit ismi olan Hava Kuvvetleri İmamı Adil Öksüz ise 7 yıldır yakalanamadı. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında darbenin merkezi Akıncı Üssü’nden kaçarken yakalanan Öksüz, çıkarıldığı mahkemece serbest bırakılmıştı. Ancak onun Hava Kuvvetleri imamı olduğunu bilen polis ve askerler ise hâkimin önüne giden dosyaya bu bilgiyi koymamıştı. Yine Emniyet İstihbarat kayıtlarında bu bilgi daha önceden biliniyordu. Ancak savcılık, darbe girişimine kadar Öksüz hakkında herhangi bir işlem yapmamayı tercih etti. Diğer yandan bugüne kadar 112 ülkeden bin 271 kişinin iadesi istendi. 126 kişi iade edildi. Ancak ABD’den istenen Fethullah Gülen’in iadesi sağlanamadı.