Erdoğan’ın AB ve ABD ile ilişkilere dair son dönemdeki mesajları ne anlama geliyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ekonomi ve hukukun üstünlüğü alanlarının ardından dış politikada da değişim sinyalleri veriyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin haftasonunda düzenlenen kongrelerine video konferans aracılığıyla katılan Erdoğan, Türk diplomasisinin önündeki en zorlu dosyalar arasında gösterilen Avrupa Birliği (AB) ve ABD ile ilişkiler konusunda önemli mesajlar verdi.
Erdoğan, Cumartesi günü yaptığı açıklamada, Türkiye’nin dostları ve müttefikleriyle daha güçlü işbirliği yapmak istediğini belirtti.
Erdoğan, “Avrupa Birliği’nden bize verdiği sözleri tutmasını, ayrımcılık yapmamasını, en azından ülkemize yönelik aleni düşmanlıklara alet olmamasını bekliyoruz.
Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz” dedi.
Erdoğan’ın bu sözleri son dönemde AB ile ilişkiler açısından yapılmış en güçlü ve net açıklama olarak değerlendiriliyor.
Cumhurbaşkanı, yeni bir döneme ilişkin mesajını Brüksel’e gönderdiği Başdanışmanı ve Sözcüsü İbrahim Kalın aracılığıyla AB yetkililerine doğrudan iletmeyi tercih etti.
BBC Türkçe’nin haberine göre, Kalın, geçen hafta gittiği Brüksel’de AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in Dış Politika Başdanışmanı Maryam Van den Heuvel, Avrupa Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in Kabine Şefi Bjoern Seibert ve AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri Helga Schmid ile ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirdi.
Anadolu Ajansı, Brüksel temaslarına ilişkin geçtiği haberde, Kalın’ın “Türkiye-AB ilişkilerinin stratejik öneminin giderek arttığı, Türkiye’nin AB’yi stratejik bir öncelik gördüğü” mesajını verdiğini bildirdi.
İlişkilerde üç temel sorun
Diplomatik kaynaklar, AB-Türkiye ilişkilerinde üç temel sorun yaşandığını altını çiziyor.
Bunlar Türkiye’nin Fransa ve Avusturya gibi bazı üye ülkelerle yaşadığı ikili sorunlar, Yunanistan ve Kıbrıs ile Doğu Akdeniz’den kaynaklanan uyuşmazlıklar ve son dönemde tamamen bozulduğu düşünülen demokrasi sicili olarak sıralanıyor.
Bunlar arasında Ankara’nın başını ağrıtabilecek en acil konu Doğu Akdeniz’de yükselen tansiyon olarak gösteriliyor.
AB liderlerinin 10-11 Aralık’ta gerçekleştireceği zirvede Doğu Akdeniz geriliminde Oruç Reis gemisini bölgeden çekmeyerek gerilimin sürmesinden sorumlu tuttuğu Türkiye’ye yaptırım uygulanıp uygulanmayacağını karara bağlaması bekleniyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, geçen hafta yapılan AB toplantısında da gündeme gelen Doğu Akdeniz konusunda işlerin doğru yönde ilerlemediğini, 10 Aralık’ta yaptırım olasılığının ele alınacağı açıkladı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian da, Türkiye’nin tansiyonu düşürme isteğini söylemle değil, eylemle göstermesini beklediklerini belirtti.
Türkiye’nin AB’den beklentileri
Ankara’nın AB’ye dönük sıcak mesajların bu toplantı öncesine denk gelmesi dikkat çekici bir unsur olarak gösteriliyor.
Kalın, haftasonu NTV’ye verdiği mülakatta, Brüksel temaslarında Türkiye’ye yaptırım uygulanması konusunun da gündeme geldiğini şu sözlerle açıkladı:
“Ben AB yetkililerine şunu açıkça sordum: Yaptırım gündeme gelirse ne elde edeceksiniz? 11 Aralık’ta yaptırım çıktı, ne yapacaksınız?
Belli şirket ve kişilere dönük yaptırımlar uygulayacaksınız.
Enerji şirketlerine, arama tarama yapan gemiye, orada çalışma yapan mühendislere…
Bunun bizim tavrımızı kararlılığımızı ve milli duruşumuzu değiştireceğini zannediyor musunuz, buradan bir netice alacağınızı gerçekten düşünüyor musunuz?”
Türkiye’ye yaptırım uygulanmasının Türkiye-AB ilişkilerini zehirleyeceğini ve daha olumsuz sonuçlar yaratacağını kaydeden Kalın, Ankara’nın taleplerini Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, 2016 göç anlaşmasının yenilenmesi, vize serbestisi ve yüksek düzeyli siyasi temasların devam ettirilmesi olarak sıraladı.
AB’nin somut adım talebi
Diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin AB ile yeni bir döneme girmesi için somut adım atması gerektiğinin altını çiziyorlar.
Doğu Akdeniz’deki gerilimin öncelikle düşürülmesi gerektiğini kaydeden kaynaklar, Türkiye’nin 29 Kasım’a kadar görev süresini uzattığı Oruç Reis gemisi ile ilgili vereceği kararın bu açıdan çok önemli olacağını ifade ediyor.
Oruç Reis’in Doğu Akdeniz’deki sismik araştırmalarının sonuna geldiği bilgisinin Ankara tarafından AB ülkelerine bildirildiği ancak bölgeden ne zaman ayrılacağının netleşmediği belirtiliyor.
Yunanistan, Fransa ve Kıbrıs Cumhuriyeti gibi ülkeler ise Türkiye’nin 1 Ekim’deki AB zirvesi öncesinde de Oruç Reis’i Antalya Limanı’na çekerek Brüksel’in yaptırımından kurtulduğunu, dolayısıyla 10 Aralık zirvesi öncesi atacağı adımların ikna edici olmayacağını savunuyorlar.
Almanya’nın da geçen aylardaki sabrını ve iyi niyetini korumakta güçlük çektiği, Fransa’nın baskısıyla yaptırım konusundaki katı pozisyonunu terk ettiği değerlendiriliyor.
Türkiye’nin Biden dönemine ilişkin mesajları
Ankara’nın dış politika konusunda verdiği mesajların diğer bir adresi de ABD.
Resmi olmayan sonuçlara göre, ABD’nin 45’inci başkanı olarak seçilen Joe Biden’ın döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinin bugünden daha da sorunlu olabileceği, S-400 konusu başta olmak üzere Washington’dan yaptırım kararlarının alınabileceği kaydediliyor.
Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili yaptığı açıklamaların ve buna Ankara’nın verdiği sert tepkinin sadece kurumlar arasında değil iki ülke lideri arasındaki ilişkileri de zorlaştıracağı değerlendirmesi yapılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise haftasonunda yaptığı açıklamalarda ABD ile müttefiklik ilişkisine dikkat çekerek, tarafların bundan sonraki süreçte de birlikte çalışacakları mesajını verdi.
“Amerika ile uzun ve yakın müttefiklik ilişkilerimizi, bölgesel ve küresel tüm meselelerin çözümünde aktif olarak kullanmak arzusundayız,” diyen Erdoğan, Türkiye’nin dış politikasının merkezinde NATO olduğunu da kaydetti.
Halifax güvenlik konferansına bir mesaj gönderen Erdoğan, “Bilhassa 68 yıldır üyesi olduğumuz NATO içindeki konumumuza büyük önem atfediyoruz. Türkiye’nin sınırları aynı zamanda NATO’nun sınırlarıdır.
Günümüzde de NATO’nun yüzleştiği yeni sınamalar ve tehditler karşısında güvenilir bir müttefik olarak kritik sorumluluklar üstleniyoruz” dedi.
ABD’nin yeni yönetiminin Trump döneminin aksine NATO ve transatlantik ilişkilere çok daha önem vermesi, AB ile daha yakın bir işbirliği içinde olması bekleniyor.
Türkiye’ye son dönemde yapılan eleştirilerin temelinde AB’den ve hatta NATO’dan giderek uzaklaştığı değerlendirmeleri yer alıyor.
Türkiye, Avrupa ile ilişkilerinde yeni bir normalleşme dönemine girmesinin Biden yönetimindeki ABD ile ilişkilerde de olumlu etkisi olacağı öngörülüyor.
Ancak Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemlerinin Biden döneminde de Türk-Amerikan ilişkilerinin bir numaralı engeli olmaya devam edeceği kaydediliyor.