Mısır ve Türkiye Libya’da karşı karşıya
Libya krizinde Türkiye ve Mısır’ın çıkarları karşı karşıya geldi. Mısır’da Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesinden duyulan rahatsızlık büyük.
Önce pazartesi günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplandı, ardından da Mısır Akdeniz’e kıyısı olan dört Avrupa ülkesinin temsilcileri ile çarşamba günü Kahire’de bir araya geleceğini duyurdu. Her iki buluşmanın da gündemi Libya. Libya krizinde etkisini artıran ve bölgede yeni bir oyuncu olarak ortaya çıkan Türkiye ise Kahire’deki toplantıya davet edilmedi. Mısır, Fayiz es-Serrac başbakanlığındaki Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin talebiyle hafta başında Libya’ya ilk askeri birliklerini gönderen Türkiye’nin tutumundan rahatsız.
Kahire’deki hükümet, Türkiye’nin uluslararası bir krize dönüşen Libya’ya asker göndermesini Mısır’ın bir “ulusal güvenlik meselesi” olarak değerlendiriyor. Mısır bu nedenle de Fransa, İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs’ın dışişleri bakanlarının katılımıyla çarşamba günü gerçekleşecek olan buluşmada Libya’daki krize kapsamlı çözümler bulunmasını istiyor.
Libya krizinin taraflarından biri olan Mısır’daki hükümet, kasım ayında Ankara ve Trablus arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ile Güvenlik ve İşbirliği Mutabakat Muhtırası anlaşmalarını yasa dışı olarak nitelendirmiş ve Birleşmiş Milletler’e de anlaşmaların reddedilmesi için çağrıda bulunmuştu. Bu anlaşmaları aynı şekilde eleştiren Yunanistan ve Kıbrıs da bu konuda Mısır’la görüş birliği içinde.
Türkiye’nin Libya’daki çıkarları
Öte yandan birbirinden tamamen farklı çıkarların karşı karşıya geldiği Libya krizinde, ülkenin iç sorunlarıyla ilgili kaygı duyan ülkelerin sayısı çok az. Konrad Adenauer Vakfı’nın Güney Akdeniz Siyasi Diyalog programının yöneticisi Canan Atılgan, Türkiye’nin Libya’daki girişiminin de Doğu Akdeniz’de geçen yıl bulunan doğal gaz alanlarının kullanımı ile ilgili olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin 2019 yılının başında hayata geçirdiği Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na dahil edilmemişti. Forumda yer alan İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan bölgedeki gazı birlikte kullanılır hale getirmeyi amaçlarken, İsrail ayrıca gazın bir bölümünü Mısır’a ulaştırmayı istiyor. Türkiye ise bu paylaşımda hak iddia ettiği gazdan kendisinin yoksun bırakıldığı kanaatinde.
Türkiye’nin bu yeraltı zenginliğinden faydalanamama durumuyla karşı karşıya olduğuna ve buna izin vermek istemediğine işaret eden Atılgan, “Ayrıca doğal gaz alanları kullanıma açıldığında, Türkiye’nin Akdeniz’deki hareket özgürlüğü de büyük ölçüde sınırlandırılmış olacak. Türkiye, Libya ile yaptığı anlaşmalarla bir karşı ağırlık oluşturmaya çalışıyor” değerlendirmesini yapıyor.
Mısır’ın endişeleri
Mısır’ın Libya’daki Türkiye varlığı ile ilgili kaygısının temeli ise daha çok siyasi. Mısır’ın Türkiye’nin varlığının bölgedeki mezhepsel gerginliği tırmandırmasından endişe ettiğini anlatan Atılgan şöyle devam ediyor: “Türkiye-Mısır ilişkileri 2013 yılından oldukça sıkıntılı. Erdoğan’ın AKP hükümeti, Müslüman Kardeşler’in en güçlü destekçilerinden biri. Erdoğan ayrıca Mısır hükümetini reddettiğini hiçbir zaman gizlemedi. Erdoğan, Mısır hükümetini gayrimeşru ve hukuk dışı olmakla suçluyor.”
Kahire’nin Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler ile ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirmesinden endişelendiğini vurgulayan Atılgan, Muhammed Mursi’nin devrilmesinin ardından Abdülfettah el Sisi hükümetinin Müslüman Kardeşler’e şiddet kullanarak müdahalesine ve bu sırada yol açtığı ağır insan hakları ihlallerine değiniyor. Ancak Mısır’ın endişesinin sadece Müslüman Kardeşler ile ilgili tartışmaların canlanması olmadığını kaydeden Mısır merkezli araştırma enstitüsü El Ehram Siyasi ve Strateji Çalışmaları’ndan Muhammed Abdelkader Halil de, “Türkiye’nin Libya’yı cihatçı örgütlerin bir yuvalanma bölgesine dönüştürmek ve bölgede gerilimi daha da artırmak istemesinden de korkuluyor” diye konuşuyor.
Mısır medyasında Türkiye’ye öfke
Bu endişeler, Mısır’da devlet kontrolü altında bulunan medyada yüksek sesle dile getiriliyor. Ehram adlı haber portalında, “Libya’daki askeri müdahalenin Erdoğan’ın Ortadoğu’daki İslamcı grupları desteklemek için geriye kalan son umutlarından biri olduğu” değerlendirmesine yer verilirken sosyal medyada da “Biz hepimiz orduyuz” etiketiyle Türkiye’yi protesto eden paylaşımlar göze çarpıyor.
Mısır’ın umudu Hafter’de
Türkiye’nin angajmanının Libya iç politikasında gerginliği tırmandırabileceğini ve Libya-Mısır sınırının güvenliğini de tehlikeye atabileceğini ifade eden Canan Atılgan, “Sınırın korunmasına İslamcılar, Müslüman Kardeşler ve diğer dinci aşırıların Mısır’a sızmaması için Kahire’de büyük önem veriliyor” şeklinde sözlerini sürdürüyor.
Mısır, bu nedenle de es-Serrac hükümetine karşı geçen Nisan ayında birliklerini Trablus’a doğru gönderen ve Tobruk merkezli Temsilciler Meclisinin yanında yer alan General Halife Hafter’i destekliyor. Hafter, Mısır için İslamcı grupların kararlı bir rakibi. Ancak Hafter’e verilen destek, Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlı ülkenin düzenli ordusuna verilen destek gibi Libya içinde tansiyonu yükseltiyor. “Libya’daki bir vekalet savaşı” diyen Atılgan, sözlerini “Ülke uzun zamandan beri yabancı çıkarların oyuncağına dönüşmüş durumda” şeklinde sürdürüyor. Trablus’un güneyinde hükümete bağlı ordunun askeri akademisine atılan bombalar da ülkenin nasıl bir şiddet sarmalının içine sürüklendiğini gösteriyor. Cumartesi günkü saldırıda 30 genç asker hayatını kaybederken bir o kadarı da yaralandı.
Alman hükümeti bu ay içinde Libya’daki çatışmanın sona ermesi için tarafların masaya çağrıldığı uluslararası bir konferans düzenlemeyi planlıyor. Ancak Canan Atılgan şu andaki askerileşmenin, bu girişime çok fazla şans vermediğini de sözlerine ekliyor./Kersten Knipp, Mahmoud Hussein/Deutsche Welle Türkçe