Oğlunun kemikleri torbada teslim edilen baba

7 yıldır oğullarının cenazesini arayan Erzurumlu Arslan ailesi, Hakan Arslan’ın kemiklerinin olduğu bir karton kutuyu Diyarbakır adliyesinden torba içerisinde teslim aldı.

Oğlunun kemikleri torbada teslim edilen baba

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren Hakan Arslan’ın kemikleri 7 yıl aradan sonra babasına bir torba içerisinde teslim edilmişti.

Yaşanan bu durum kamuoyunda tepkilere yol açmakla birlikte vicdanları da yaraladı.

Sosyal medyada düşen bir fotoğraf, çaresiz babanın bir torba içinde evladının kemikleriyle yüzleşmesini açıklıyordu.

Independent Türkçe, Erzurum’a yolculuk ederek bir anne ve babanın boğazlarına düğümlenen cümlelerine tercümanlık etti. 

Diyarbakır’ın merkez Sur İlçesi’nde 2015-2016’da uygulanan sokağa çıkma yasakları ve operasyonlardan 5 yıl sonra çıkarılan cenazenin kimliği belirlenmesi üzerine Adli Tıp Kurumu’nun yaptığı tespitler sonrasında Erzurum’un Karayazı ilçesine bağlı Çavuş Köyü kütüğüne kayıtlı olduğu tespit edilen Hakan Arslan’ın kimlik tespitine ulaşıldı.

Yetkililer aileyi bilgilendirerek, cenazeyi alması için haber verdi. Yapılan resmi işlemler sonrasında oğlunun cenazesinin almak için yola çıkan baba Ali Rıza Arslan’a, bir torbanın içinde oğlunun kemikleri teslim edildi.

O anları anlatan baba Ali Rıza Arslan, “Benim acımı benden başkası bilemez” ifadeleriyle maruz bırakıldıkları duruma tepki gösterdi.

Anne Melike Arslan ise, “Cansız da olsa oğlumun tabutuna sarılmak isterdim. Ancak bana kemiklerini bir torbanın içinde gönderdiler. Ben acımı nasıl tarif edebilirim size?” ifadeleriyle tepkisini dile getirdi.

Hakan Arslan’ın evden ayrıldığı zamanda 22 yaşında olduğunu ifade eden baba Arslan, nereye gittiği ve ne iş yaptığı konusunda bilgi sahibi olmadıklarını söyledi.

Ancak aldıkları ölüm haberiyle yıkıldıklarını dile getireren Ali Rıza Arslan, yaşadıklarını şu sözlerle dile getirdi:

Cenazemiz 2021 yılının 2’nci ayının 5’inde (5 Şubat 2021) çıktı. Üç gün sonra ben başvurdum. Ben DNA’mı 2016 vermiştim. O zaman savcı kabul etmişti. Üç ay sonra benden tekrar DNA istediler. Annesinden değil, benden istediler. Benim evraklarımı ilçemiz Karayazı’ya gönderdiler. Ben Karayazı’ya gidip emniyet müdürlüğünde DNA verdim ve Diyarbakır’a gönderdiler. Ondan iki buçuk ay sonra annesinden istediler. Ben de evrakları buraya göndermemelerini talep ettim annesini de alıp Diyarbakır’a gideceğimi söyledim. Gittik, orada DNA verdik. O DNA da tuttu. İki ay sonra savcı otopsi için İstanbul’a gönderdi. İstanbul’da 9 ay kaldı. 8’inci ayın 25’inde avukat bana telefon etti ve dosyamın geldiğini söyledi. ‘Gel cenazeni al’ dedi. Ben de pazartesi günü gidebileceğimi söyledim. Pazar günü Diyarbakır’a gittim. Birkaç yerde işlem yaptıktan sonra kâtibin yanına çıktım, teslim kağıtlarını imzaladım. Bana cenazeyi getireceğini söyledi.

“Torbayı getirip önüme koydular”

Yapılan resmi işlemlerin ardından oğlunun cenazesini sorduğunu ifade eden Arslan, görevlilerin “cenazenin yanlarında olduğunu” ifade etmesi üzerine kısa bir şaşkınlık yaşadığını söyledi ve ekledi:

‘Cenaze burada mıdır?’ diye sordum. ‘Evet’ dedi. Gitti, bir torbayı aldı getirip önüme koydu.

“O kemikleri görünce bittim Diyarbakır benim başıma yıkıldı”

Baba Arslan, o anları şu sözlerle anlattı:

Torbada bir CD olduğunu söyledi. ‘Torbanın ağzını açabilir miyim?’ diye sordu. Ben de ‘Torba senin elindedir, aç’ dedim. İstanbul’dan gelen evrakları aldı yanına. Torbanın ağzını açarken, o kemikleri kutunun içinde görünce kendimi kötü hissettim… Oğlum 22 yaşındaydı. Ben o kemikleri görünce bittim. Çok kötü oldum.

Görevlilerin, avukatla beraber o CD’yi arayıp da bulamayınca tekrar torbanın ağzını bağladıklarını söyleyen Arslan, “Ben de cenazemi aldım kucağıma, çıktım. Kendimi çok kötü hissettim. Diyarbakır benim başıma yıkıldı. Dünyam değişti. Yedi yıl sonra 22 yaşındaki oğlumun cenazesini bir kutu içinde kucağıma alınca, ben bittim” ifadelerini kullandı.

“Diyarbakır kucağıma gelseydi ağırlığını anlamazdım”

O anları adeta yaşarcasına anlatan baba Arslan, oğlunun kemiklerini kucağına aldığında önce çocukluk hallerinin bir filim şeridi gibi gözlerinin önünden geçtiğini söyledi.

Gözleri dolan baba, sözlerine şunları ekledi:

Kucağıma aldığımda hep cenazeyi düşünüyordum. Hep kemikleri… Oğlum 22 yaşında. Oğlum benim gözümün önünde dolaşıyordu. O kemikleri kucağıma alınca, Diyarbakır kucağıma gelseydi ağırlığını anlamazdım.

“7 yıl beklediğim oğlumu, eşimin kucağında bir kartonun içinde buldum”

Anne Melike Arslan, 7 yıldır oğlunun yolunu gözlüyordu.

Yılarca, bir anda kapının çalınacağı ve hasretle beklediği evladının kapıdan içeriye gireceği özlemiyle yaşadı.

Televizyonda, eşi Ali Rıza Arslan’ın kucağında oğlunun kemiklerinin konulduğu torbayı gördüğünü anlatan Anne Arslan, “O karton dışında başka bir şey görmedim. O torbayı gördüğümde öldüm. Bu iki üç gündür aklım almıyor” dedi.

Kendisi açısından “hayatın normale döndüğünü” düşünürken, yaşadıkları bu olayın, yeniden kendisine acıyı yaşattığını söyledi:

Ben oğlumun bedenini görmek için 7 yıl bekledim. Ama oğlumu eşimin kucağında bir kartonun içinde buldum. Ben size acımı nasıl tarif edebilirim ki?!. Bu acıdan derin bir acı olabilir mi? Ben bu acıya ve hakarete karşı nasıl dayanayım?..

Melike Arslan, “7 yıldır oğlumu aradık, araştırdık kuzumu göremedim… Canlı olarak gözümden kayıp gitti. 7 yıldır acısını yaşıyordum. Bir umut elime gelir diye bekledim. Bir avuç toprağına hasretken, eşimin kucağında kartonda gördüm” diye konuştu.

Bu ifadelerden sonra gözleri ıslanan anne Arslan, sözlerin devamını getiremedi. Acısını yüreğine gizlercesine, sessizliğe büründü.

Ne olmuştu? 

Diyarbakır’ın merkez Sur İlçesi’nde 2015-2016’da uygulanan sokağa çıkma yasakları ve operasyonlardan 5 yıl sonra çıkarılan cenazenin kimliği belirlendi.

İlçenin Hasırlı Mahallesi’ndeki Katolik Kilisesi ve Hasırlı Mescidi arasındaki alanda kazı çalışması yürüten ekipler, 7 Şubat 2021’de toprağa gömülü kemiklerle karşılaştı.

Adli Tıp Kurumu (ATK) morguna kaldırılan kemiklerin, 22 Ocak 2016’da yaşamını yitirdiği ve Hasırlı Camisi’nin yanına defnedildiği yönünde bilgiler bulunan Hakan Arslan’a ait olabileceği belirtildi.

Arslan’ın, Erzurum’da yaşayan ailesi bulunan cenazenin çocuklarına ait olabileceği gerekçesiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulundu.

Başvuru üzerine kimlik tespiti için 2016 yılında baba Ali Rıza Arslan’dan alınan DNA örneği Hakan Arslan’ınki ile yüzde 60 oranında uyuştu.

Fakat kesin kimlik teşhisi için Başsavcılığın talimatı doğrultusunda ekim ayı başında anne Melike Arslan’dan da DNA testi için kan örneği alındı.

18 Kasım 2021 tarihinde çıkan sonuca göre yüzde 95 DNA uyumu ile cenazenin Hakan Arslan’a ait olduğu belirlendi.

 

Yayınlama: 02.09.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.