Tahir Elçi | Aydınlatılamayan Cinayet
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin üzerinden beş yıl geçti. Üç polis ve bir PKK’lı hakkında Elçi cinayeti nedeniyle açılan dava devam ederken, karanlıkta kalan birçok nokta ise halen aydınlatılamadı.
Diyarbakır Barosu’nun eski Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin üzerinden beş yıl geçti.
Elçi, 28 Kasım 2015’te Sur ilçesinde yaptığı, “Bu kadim bölgede çatışma istemiyoruz” açıklamasının ardından çıkan çatışmada hayatını kaybetti.
Elçi’nin, enseden tek kurşunla vurulması, 90’lı yıllarda işlenen siyasi cinayetleri akıllara getirdi.
Diyarbakır sokaklarında Tahir Elçi’nin suikast sonucu yaşamını yitirdiğine dair yaygın bir inanış var.
Çünkü süreç boyunca bu inanışı güçlendiren bir dizi gelişme yaşandı. Yıllarca şüphelisi olmayan soruşturma dosyası, Diyarbakır Barosu’nun İngiltere’de hazırlattığı rapor ile raftan indirildi.
Raporda silah kullandığı tespit edilen üç polis ve Elçi’nin bulunduğu sokağa giren bir PKK’lı hakkında dava açıldı.
Ancak bu dava hiç kimseyi tatmin etmedi.
Elçi’nin meslektaşları, başından beri cinayetin etkin şekilde soruşturulmadığı görüşünde.
Mermi çekirdeği kayıp
Avukat Gamze Yalçın, Diyarbakır Barosu’nda soruşturmayı takip etmek için kurulan komisyonda görev yapıyor.
Yalçın’a göre, ihmaller zinciri olay yerinde inceleme yapılamaması ve delillerin toplanmaması ile başladı.
83 parça delilin çoğunun toplanamadığını belirten Yalçın, Elçi’yi vuran mermi bulunsaydı büyük aşama kaydedilebileceğini düşünüyor.
DW Türkçe’den Felat Bozarslan’a konuşan Yalçın, “Üç kez olay yeri incelemesine gidilmek istendi, güvenli olmadığı gerekçesiyle geri dönüldü.
Güvenlik sağlansaydı deliller toplanabilirdi. Belki Tahir Elçi’yi vuran mermiyi de bulmuş olurduk” diyor.
Polis kamerasındaki kayıp görüntü
Cinayetin karanlıkta kalan noktalarından biri kamera görüntüleriydi.
Çünkü onlarca kamera olmasına rağmen vurulma anı görüntüsü bulunamadı.
Ayrıca polis kamerası kaydında Elçi’nin vurulma anına denk gelen 13 saniye, PTT güvenlik kamerasında da 17 dakika kesinti yapıldığı tespit edildi.
Dosyadaki belgeyi inceleyen avukatlar, ardışık şekilde numaralandırılan görüntülerin bir kısmının silindiğini belirledi.
Dosyanın en önemli delili kabul edilen bir lokantaya ait güvenlik kamera görüntüsü ise bugüne kadar açılamadı.
Elçi’nin durduğu noktayı gören bu kameranın açılmaması şüpheleri artırdı.
Bu görüntünün en önemli delil olduğunu belirten Yalçın, “Elçi’nin vurulduğu alanı gören tek kamera buydu.
İç mekânı gören üç kamera çalışırken, dış mekânı gören kamera mavi ekran olarak karşımıza çıktı.
Bu da deliller mi karartılıyor, delillerde oynama mı yapılıyor şüphesini doğurdu” değerlendirmesini yapıyor.
“Fiziken mümkün değil” raporunda fizik uzmanı yok
Elçi’nin vurulduğu yerde olay yeri incelemesi dört ay sonra yapılabildi. Hazırlanan raporda Elçi’yi vuran atışın nereden ve kimden geldiğinin tespitinin tıbben ve fiziken mümkün olmadığı belirtildi.
Ancak, raporu hazırlayan heyetin içinde fizik uzmanı olmadığı ortaya çıktı.
İçişleri Bakanlığı raporu nerede?
Olaydan sonra İçişleri Bakanlığı, araştırma için Mülkiye Başmüfettişi görevlendirdi.
Müfettiş raporu ise halen avukatlara verilmedi.
Savcılık, her talep edildiğinde raporun kendilerine ulaşmadığını bildirdi.
Bunun üzerine durum bakanlığa bildirildi.
Bakanlık, raporun savcılığa ulaştığına dair kargonun barkot bilgisini avukatlara iletti.
Savcılık buna rağmen raporun kendilerinde olmadığını bildirdi.
Halen rapora ulaşamadıklarını söyleyen Gamze Yalçın, “Raporun savcılığa kadar izini sürdük ama sonrası yok” diyor.
İstihbaratçıların 8 kilometrelik takibi
Olaydaki en karanlık nokta ise iki PKK’lının bindiği taksinin, istihbarat ekiplerince sekiz kilometre takip edilip, risksiz noktada durdurulması mümkünken Elçi’nin bulunduğu sokağın başına kadar gelmeleri.
Yolda birçok güvenlik kamerasına takılan takipte, istihbaratçılar iki PKK’lıyı yakın mesafeden izliyor.
Aracın durdurulduğu nokta itibariyle ilk kaçılacak, en yakın sokağın Elçi’nin açıklama yaptığı sokak olduğunu belirten Yalçın, “Emniyet, Diyarbakır Barosu’nun basın açıklaması yaptığını biliyor.
O kişilerin oraya kadar gelmesine müsaade edilmesi bile başka bir ihmal” diyor.
“Uzun hattan ne görüşüldü?”
PKK’lıları taşıyan aracın Sur’a girdiğine dair polislerin telsiz konuşmaları olduğunu kaydeden Yalçın, ilginç bir noktaya dikkat çekiyor.
Polislerin telsizde “uzun hattan görüşelim” dediğini belirten Yalçın, “Uzun hattan ne konuştular bilmiyoruz.
‘Arabayı alırsanız iyi olacak, kontrol ederseniz iyi olacak’ şeklinde anons yapılıyor.
Oysa ihbar tutanağında iki gün önce eylem yapan şahsın takibinin yapıldığı yazıyor.
Bunlar çok çelişkili şeyler.
Orada basın açıklaması yapıldığı, Elçi’ye yoğun tehdit olduğu biliniyor.
Bunlar Tahir Elçi’nin yaşam hakkına yönelik ihmaller silsilesi” ifadelerini kullanıyor.
“Dosya faili meçhul olarak kalacaktı”
Londra’da hazırlattıkları rapor olmasa dosyanın faili meçhul kalacağını söyleyen Yalçın, davanın kendi çabaları ile açıldığını düşünüyor.
“Dosyaya baktığımızda suikaste çok uygun ama suikast mı değil mi bir şey diyemiyoruz” diyen Yalçın, Elçi’nin tek atışla, ölümcül bölgeden vurulmasının şüpheli bir durum olduğunu belirtiyor.
Yalçın, fail kim olursa olsun gerçeğin ortaya çıkmasını istediklerini söylüyor.
Yalçın sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Toplumda güçlü olan kanı kaza kurşunu olmadığı yönünde.
Polislerin öldürülmesinin bu iddianame ile birleştirilmesi, dosyanın karışık hale getirilip sonlandırılması anlamını doğuruyor.
Dosyanın bulanık, çözümsüz hale gelmesi, şüphemizi artırıyor.
Bu durum belki polislere beraat kararının bile çıkarılması ile sonuçlanabilir.”
“Cinayet 24 saatte aydınlatılabilirdi”
Neşet Girasun, uzun yıllar Tahir Elçi ile ortaklık yapmış ve aynı büroyu paylaşmış.
Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkan Yardımcısı olan Girasun’un davadan beklentisi yok.
Davanın, olayın üstünü örtmeye dönük bir iddianame ile açıldığını belirten Girasun, bunun sanıkların beraatine yönelik bir yaklaşım olduğunu düşünüyor.
Tahir Elçi’nin “Diyarbakır polisinin aydınlatamayacağı olay yoktur” sözünü hatırlatan Girasun, “Demek ki istemediler. Tüm tablo bunu gösteriyor” diyor.
Soruşturmaya yönelik sağlam ve gerçek bir irade olsaydı, cinayetin ilk 24 saat içinde aydınlatılabileceğini ifade eden Girasun şunları söylüyor: “Belki kendi nazarlarında aydınlatılmıştır.
Öyle bir şüphemiz de var.
İlk 24 saatte, belki ilk birkaç saatte Tahir Elçi’nin kimin silahından çıkan kurşunla öldürüldüğü net verilerle, delillerle, en azından Diyarbakır’daki güvenlik bürokrasisi nezdinde kesinliğe ulaştığını tahmin ediyorum.”
“Devlet veya kendini devlet olar görenler katili koruyabilir”
Girasun, cinayetin bugüne kadar aydınlatılmamış olmasının, suikast şüphesini güçlendirdiğini ifade ediyor.
Aksi halde bu olayın karanlıkta kalmayacağını savunan Girasun, adalet duygusunun tatmininin, gerçek failin tespiti ve cezalandırılması ile olacağını düşünüyor.
Genel siyasi konjoktörün ileriki zamanlarda demokratikleşme ve özgürlükler açısından ilerlemesi durumunda, yargı seyrinin de değişeceğini düşünen Girasun, “Kısa vadede olmazsa da orta veya uzun vadede ümidimi korumak istiyorum.
Bir şekilde bir gün bir delil ortaya çıkacak ve bu cinayet aydınlanacak diye umut ediyorum” diyor.
Tahir Elçi davasında sürecin cezasızlık politikasına işaret ettiğini ifade eden Girasun, “Tetiği çeken kişi korunmamış olsaydı, her kim onu koruyorsa bunların açığa çıkması gerekiyordu.
Bu güne kadar bunlar gerçekleşmediğine göre net bir cezasızlık politikası ile karşı karşıyayız.
Tahir Elçi, birilerinin amaçlarına ters düşecek şeyleri söylüyor ve yapıyordu.
Devlet ya da kendini devlet olarak gören yapılar Elçi’yi öldüren kişiyi koruyabilir” şeklinde konuşuyor.