Türkiye’nin son 20 yılına damga vuran parti

Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidara gelmesinin 20. yılı. 14 Ağustos 2001’de kurulan AKP, 3 Kasım 2002’de girdiği ilk seçimde oyların yüzde 34,3’ünü almış ve 363 milletvekili çıkararak tek başına iktidar olmuştu. AKP, Türkiye’de kesintisiz ve tek başına en uzun süre iktidarda kalan parti.

Türkiye’nin son 20 yılına damga vuran parti

AKP, iktidarları döneminde 2 cumhurbaşkanı ve 4 başbakan çıkardı.

Türkiye’nin 2018’de “Türk tipi başkanlık” olarak da nitelenen sisteme geçişinden sonra Erdoğan, cumhurbaşkanı seçildi.

İktidarının ilk yıllarında demokratikleşme adımları ile dikkat çeken ve “Kürt sorununun çözüm sürecini” başlatan AKP iktidarı, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında ise geçmişte güvenlikçi olarak nitelediği politikaları öne çıkarmakla eleştirildi.

‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’

Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül’ün de aralarında bulunduğu Fazilet Partili pek çok isim, partinin 2001’de kapatılmasının ardından Milli Görüş çizgisinin devamı niteliğinde kurulan Saadet Partisi’ne katılmadı.

Kamuoyunda “Yenilikçiler” olarak adlandırılan grup, Milli Görüş çizgisinden ayrılıp, daha liberal bir parti kurma kararı aldı ve Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP, 14 Ağustos 2001’de kuruldu.

Bilkent Otel’de partinin kuruluşu nedeniyle yaptığı konuşmada Erdoğan, “lider oligarşisini çökerten, kolektif aklın temsilcisi olan bir anlayışı” egemen kılacaklarını belirtip, “Ve bugünden sonra Türkiyemizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözleriyle iktidar hedefini açıkladı.

İki partili parlamento, tek başına iktidar

2001 ekonomik krizinin ardından 3 Kasım 2002’de gerçekleştirilen erken genel seçimde, iktidardaki koalisyon baraj altında kaldı.

Demokratikleşme, Avrupa Birliği, vesayet, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar ile mücadele vaadinde bulunan AKP yüzde 34,28 oy oranıyla tek başına iktidar olabilecek çoğunluğu elde etti.

Seçimden ikinci parti olarak çıkan Deniz Baykal liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de ana muhalefet görevini üstlendi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanlığı döneminde 1997’de okuduğu şiir nedeniyle 10 ay hapse mahkum edilen ve bu nedenle siyasi yasaklı olan Erdoğan, partisi iktidara gelmesine karşın başbakan olamadı.

58. Hükümet, Abdullah Gül’ün başbakanlığında kuruldu. Ancak ana muhalefet lideri Baykal, Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılmasını ilişkin anayasa değişikliğine destek verdi.

Erdoğan, 3 Mart 2003’te yenilenen Siirt seçimlerinde milletvekili seçildi.

15 Mart 2003’te, 59. Hükümeti kurdu ve başbakanlık koltuğuna oturdu.

Tüm seçimlerden birinci çıktı

AKP, 2002’den bu yana katıldığı tüm seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı başardı. Kurulduktan sonra da seçmen desteğini gözle görülür şekilde artırdı.

Yüzde 34’lerle başlayan oy desteği yüzde 49,5’e kadar yükseldi.

Genel seçimlerin yanısıra, 2004 yerel seçimlerinde de başta Ankara, İstanbul olmak üzere 11’i büyükşehir 1950 belediye kazanan AKP 2007  genel seçimlerinde ise Tunceli dışındaki bütün illerden milletvekili çıkardı.

2015’te bir dönem Meclis çoğunluğunu kaybetti

Gül’ün görev süresinin dolmasının ardından Erdoğan, 10 Ağustos 2014’te cumhurbaşkanı seçildi. Yapılan Anayasa değişikliği doğrultusunda Erdoğan, halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu.

AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık koltuğuna ise Ahmet Davutoğlu oturdu.

Davutoğlu liderliğindeki AKP Haziran 2015’teki genel seçimlerde yüzde 40,8 oy oranıyla birinci parti çıkmasına karşın, parlamentoda tek başına hükümet kuracak çoğunluğu sağlayamadı.

MHP’nin koalisyona yanaşmaması, CHP ile yürütülen koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine Erdoğan, 1 Kasım 2015’te erken seçime gitmek üzere “seçim hükümeti”ni görevlendirdi.

Çözüm süreci sona erdi

7 Haziran seçimleri sonrasındaki en önemli gelişmelerden birisi 2009 yılında “Oslo görüşmeleri”nde temeli atılan,  Kürt sorunu konusundaki “çözüm süreci” de noktalandı.

Seçimlerden sonra PKK, yol kesme ve şantiye basma eylemlerine başladı.

Çözüm sürecinin sona ermesinin ardından Türkiye, intihar saldırılarına hedef oldu, bu saldırılarda yüzlerce insan yaşamını yitirdi.

IŞİD’in 5 Haziran’da HDP’nin Diyarbakır’da düzenlediği mitinge yönelik bombalı saldırısında 5 kişi öldü.

20 Temmuz’da ise Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Kobani’ye yardım göndermek için toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin basın açıklaması yaptığı sırada intihar saldırısı düzenlendi.  

IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısı sonucu 33 kişi yaşamını yitirdi.

Suruç saldırısından 2 gün sonra, 22 Temmuz’da ise Şanlurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis evlerinde başından vurularak öldürüldü.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), HDP ve çok sayıda sivil toplum örgütünün katılımıyla 10 Ekim’de Ankara Garı’nın önünde düzenlenen “Barış Mitingi” intihar saldırılarına hedef oldu.

IŞİD’in gerçekleştirdiği belirlenen saldırıda 102 kişi yaşamını yitirdi.

1 Kasım 2015’te yeniden iktidar oldu

“Güvenlik ve terörle mücadele” üzerine kurduğu kampanyası sonrası Davutoğlu liderliğindeki AKP, 1 Kasım 2015’te düzenlenen erken seçimi yüzde 49,5 oyla kazandı ve yeniden tek başına iktidar çoğunluğu elde etti.

367 krizi ve e-muhtıra

Ahmet Necdet Sezer’in görev süresini doldurmasının ardından 11. Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül oldu.

TBMM’de 27 Nisan 2007’de yapılan seçimde Gül,  oylamaya katılan 361 milletvekilinin 357’sinin oyunu almasına rağmen, ilk turda seçilmek için gerekli 367 sayısını bulamadı.

CHP, 367’nin sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğu iddiasıyla Meclis’te yapılan ilk tur oylamanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Aynı günün akşamı Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine, daha sonra “e-muhtıra” olarak anılacak bir basın açıklaması konuldu.

Açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK)  “laikliğe aykırı” olduğunu belirttiği olaylar sıralandı ve cumhurbaşkanlığı seçiminde laikliğin tartışılmasını “endişeyle izlediği” belirtildi ve Genelkurmay’ın laiklik konusunda taraf olduğu vurgulandı.

Askerlerin Gül’e itirazlarının en önemli nedenlerinden birisini de Gül’ün eşinin başörtülü olması oluşturuyordu.

Hükümet üyeleri Başbakan Erdoğan’ın başkanlığında yaptıkları toplantıda, geri adım atmama ve aynı sertlikte yanıt verme kararı aldı.

Dönemin Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek tarafından kamuoyuna duyurulan açıklamada, Genelkurmay Başkanlığı bildirisinin “hükümete karşı bir tutum” olarak algılandığı vurgulanarak, Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığının, herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanmasının demokratik bir hukuk devletinde düşünülemeyeceği vurgulandı.

MHP desteği

AKP Cumhurbaşkanının seçilememesi üzerine erken seçim kararı aldı ve 27 Haziran 2007 seçim tarihi olarak belirlendi.

İktidar partisi genel seçimi oyların yüzde 47’sini alarak kazandı. Parlamentoya giren MHP cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidara destek kararı aldı ve Abdullah Gül, TBMM’de 448 milletvekilinin katıldığı seçimde 339 oy alarak 28 Ağustos 2007’de cumhurbaşkanı seçildi.

Kapatma davasından kurtuldu

367 krizini seçimle aşan AKP, yaklaşık 1 yıl sonra ise kapatma davası ile karşı karşıya kaldı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, laikliğe aykırı eylemleri gerekçe göstererek, AKP’nin kapatılması, Gül ve Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu 71 kişiye siyaset yasağı getirilmesini talep etti.

İddianameyi kabul eden Anayasa Mahkemesi’nin 6 üyesi “kapatma” yönünde oy kullanırken, 5 üye ret oyu kullandı.

Ancak oylamada nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için kapatma istemi reddedilmiş oldu.

7 Şubat 2012 MİT krizi

İktidara geldiği ilk yıllarda AKP ile kendisine destek veren Fethullah Gülenciler arasındaki iktidar çatışması, 2010’daki Anayasa değişikliği sonrasında belirginleşmeye başladı.

Yargıda egemen olan Gülenciler, Balyoz, Ergenekon operasyonlarının ardından, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı da hedef aldı.

Dönemin İstanbul  Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, Fidan’ın  aralarında bulunduğu istihbarat görevlilerinin 7 Şubat 2012’de ifadeye çağrıması büyük krize yol açtı.

Bu girişim daha sonra hükümetin “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)” olarak adlandırdığı eski müttefikleri Gülenciler ile AKP arasındaki en önemli kırılma noktası oldu.

MİT krizi, hükümet tarafından bir darbe girişimi olarak görülürken, AKP, Meclis’ten geçirdiği yasayla, MİT görevlilerinin soruşturulması iznini Başbakanlığa bağladı.

2013 Gezi Parkı protestoları

Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmesi amacıyla Gezi Parkı’nın Asker Ocağı caddesine bakan duvarın 3 metrelik kısmı 27 Mayıs 2013 gecesi yıkıldı, 5  ağaç da yerinden söküldü.

Bunun üzerine Taksim Dayanışması grubunun üyeleri iş makinalarının önüne geçerek daha fazla yıkım yapılmasını engelledi.

Ardından bu gruptan 50 kişi parkta çadır kurarak sabaha kadar nöbet tuttu. Polisin müdahalesi üzerine Gezi eylemlerine destek artarken, Erdoğan’ın 29 Mayıs’ta “Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik. Yapacağız” açıklamasının artından, sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarla protestolar ülke çapına yayıldı.

Erdoğan’ın “çapulcu” diye tepki gösterdiği protestolar, polisin sert müdahalelerine karşın günlerce sürdü.

Eylemlere katılan Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Berkin Elvan’ın da bulunduğu 8 sivil yurttaş ile 2 polis memuru hayatını kaybetti. 10 bine yakın kişi yaralandı.

Yaklaşık 1,5 ay süren protestolar polisin sert müdahalesiyle son buldu ve çok sayıda kişi gözaltına alındı, tutuklandı.

17-25 Aralık 2013 operasyonları: Gülencilerle kopuş

Dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz’ün koordine ettiği yolsuzluk operasyonu kapsamında dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, iş insanları Ali Ağaoğlu, Reza Zarrab ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in de aralarında yer aldığı 89 kişi gözaltına alındı.

Soruşturmanın ikinci dalgası ise 25 Aralık 2013’te dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak istemesiyle yaşandı.

Söz konusu operasyonların Gülen yanlısı savcılarca gerçekleştirildiğini savunan ve bunun iktidarını hedef alan siyasi bir operasyon olduğunu belirten Erdoğan, Gülencilere açık tavır koydu.

Erdoğan, başlangıçta kendisine destek veren Gülencileri “Paralel yapı” olarak nitelendirdi. Başta emniyet olmak üzere, devlet içinde Gülen yanlısı kadroları görevden alarak etkisizleştirdi.

Sonraki yıllarda operasyonu başlatan Öz’ün de aralarında bulunduğu savcılar ise yurtdışına kaçarken, çok sayıda Gülen yanlısı “FETÖ’cü” oldukları gerekçesiyle tutuklandı.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi

Tarih 15 Temmuz 2016’yı gösterdiğinde Türkiye, tarihinde görülmemiş bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı.

15 Temmuz akşamüzeri İstanbul Boğazı ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri askerler tarafından trafiğe kapatılırken, ilerleyen saatlerde askeri jetler TBMM, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Özel Harekat Başkanlığı ve TÜRKSAT’ı bombaladı.

Dönemin başbakanı Binali Yıldırım ekranlardan bunun bir darbe girişimi olduğunu açıkladı.

Daha sonra CNN Türk’e bağlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimizi, illerimizin meydanlarına, havalimanlarına davet ediyorum” çağrısı yaptı.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın da aralarında bulunduğu isimler darbeci askerler tarafından kelepçelendi.

Gece boyunca süren çatışmaların ardından darbe girişimi bastırıldı, 179’u sivil, 246 kişi yaşamını yitirdi.

Darbe girişiminin ardından, Türkiye’de “olağanüstü hal” ilan edildi. Darbe girişimine katılanlar tutuklanırken, bazıları da firar etti.

Demirtaş tutuklandı, belediyelere kayyum atandı

OHAL sürecinde, sadece darbe girişimine katılan FETÖ’cüler değil, muhalif olarak görülen birçok aydın, akademisyen ve siyasetçi tutuklandı.

İktidar, çözüm sürecinin sona ermesinin ardından, HDP’ye tutumunu sertleştirdi.

Önce CHP’nin de desteğiyle milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılmasına dönük geçici Anayasa değişikliği yapıldı.

Darbe girişiminden sonra ise 4 Kasım 2016’da, aralarında eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu çok sayıda milletvekili tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Sonraki yıllarda siyasilere yönelik operasyonların devamı geldi. HDP’li çok sayıda belediye başkanı tutuklandı, yerlerine kayyum atandı.

Bahçeli, başkanlık sisteminin yolunu açtı, ittifak ortağı oldu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçmişte sert sözlerle eleştirdiği ve özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları nedeniyle hedef aldığı AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, darbe girişimi sonrasında tam destek verdi ve ardından da Türkiye’de hükümet sistemi değişikliğinin yolunu açtı.

Bahçeli, cumhurbaşkanı olarak parti ile bağları kesilmesine karşın OHAL döneminde, Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmeye başlayan Erdoğan’a, 11 Ekim 2016’da “fiili duruma hukuki boyut kazandırmak gerek” diyerek, başkanlık sistemi önerisini Meclis’e sunma çağrısı yaptı.

AKP ve MHP milletvekilleri, “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” olarak adlandırdıkları sistem değişikliğine ilişkin anayasa değişikliği önerisini Ocak 2017’de Meclis’e sundu.

Meclis’te referandum aralığında kabul edilen Anayasa değişikliği önerisi, 16 Nisan 2017’de yapılan halk oylamasında ise yüzde 51,4 oranında “evet” oyu aldı.

Bahçeli 8 Ocak’ta, kendilerinin cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağını ve aday olması halinde Erdoğan’ı destekleyeceğini açıkladı.

Sistem değişikliğinin ardından Bahçeli’nin erken seçim talebi AKP’de karşılık buldu.

Seçim yasası değişikliği ile siyasi partilerin “ittifak” yapmaları yasal hale getirildi.

MHP ile kurulan “Cumhur İttifakı” ile birlikte Erdoğan, yüzde 52,6 oy oranıyla Türkiye’nin yeni sisteminin ilk cumhurbaşkanı oldu.

Anayasa değişikliği doğrultusunda partisine döndü ve yeniden AKP Genel Başkanı oldu.

2019’da büyükşehirleri kaybetti

AKP, başkanlık sistemine geçilmesinin ardından 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerde ilk büyük kaybını yaşadı.

MHP ile yerel seçimlerde 51 ilde ittifakını sürdüren AKP, Ankara, İstanbul’un da aralarında bulunduğu birçok büyükşehir ve belediyeyi CHP’ye karşı kaybetti.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan “Millet İttifakı” da en önemli seçim başarısını kazandı.

AKP’nin İstanbul seçimlerine itiraz etmesi üzerine 23 Haziran’da yenilenen İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerini CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu, açık ara farkla bir kez daha kazandı.

Partiden kopuşlar başladı

Başkanlık sistemine geçilmesinin ardından, uygulamaları ve aldığı kararlarla muhalefetin “tek adam” olarak nitelendirdiği Erdoğan ile parti kuruluşunda birlikte hareket bazı isimler partiden koptu.

Erdoğan hükümetlerinde Başbakanlık görevinde bulunan Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi’ni kurarken, eski bakanlardan Ali Babacan da Demokrasi ve Atılım Partisi’ni kurarak, muhalefet cephesine geçti.

AKP için en kritik seçim: 2023

20 yıl iktidarda kalmayı başaran AKP için en kritik seçimlerden birisi ise 2023’te yapılacak seçimler oluşturacak.

Zira AKP’nin karşısındaki muhalefet bloğu, AKP’den kopan Babacan ve Davutoğlu’nu da kapsayacak şekilde birleşti.

2019 yerel seçimlerinde batı illerinde aday çıkarmayarak, muhalefete dolaylı destek veren HDP, 6’lı masada yer almasa da AKP ve MHP ittifakına karşı tutumuyla biliniyor.

Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olacağını açıklayan Erdoğan’ın karşısına muhalefetin kimi aday çıkaracağı henüz netleşmiş değil.

2 yıllık pandemi sürecinin ardından ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya kalan AKP iktidarının, geçen Aralık ayında kur krizi ile başlayan yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının önüne geçememesi, seçimlere dönük en önemli açmazını oluşturuyor./BBC

Yayınlama: 03.11.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.