Ailenin Karanlık Yüzü: Ensest

Kamusal erişimi olan erkeğin tasarrufuna terk edilen kadın ve çocuğun aile içinde yaşadığı problemler, böylelikle mahrem sayılan aile içinde saklı kalıyor.

Ailenin Karanlık Yüzü: Ensest

Elif Ekin SALTIK

Ailenin kutsallığı, koruyuculuğu, her şeyden önemli olduğu toplumumuzda yaygın kabul gören yargılardır.

Bu nedenledir ki ailede yaşanan sorunlar aile içinde kalmalıdır! İşte karanlık tam da burada başlar.

Çözülmelidir değil kalmalıdır!

Yani gizli kalmalıdır…

İşte Ailenin Karanlık Yüzü: Ensest kitabı, “derin aile”yi sorguluyor ve onun en karanlık yüzlerinden biriyle yüzleşmeye çağırıyor.

Aileyi “kutsal, tertemiz, mahrem ve dokunulmaz bir alan olarak değil, tam tersi yakından bakılması ve içinin açılması gereken bir kurum olarak” ele alıyor.

Alanur Çavlin, Filiz Kardam ve Hanife Aliefendioğlu’nun hazırladığı kitap ensestin mağduru olan çocukları merkezine alarak okuyucuya, uzmanlara, kurumlara yol gösterecek önemli bilgiler, öneriler sunuyor:

ENSEST NEDİR?

Ensestin genellikle “cinsel istismar ve şiddet içeren bir ilişki” olarak tanımlandığı belirtilen kitapta, “Aralarındaki cinsel ilişki kültürel ve dinsel olarak yasaklanmış akrabaların, birbiri ile şiddet içermeyen, karşılıklı rızaya dayalı cinsel ilişki kurması da ensesttir” vurgusu yapılıyor.

Modern hukukta çocuğun bakımından birinci derece sorumlu olan kişilerden gelen çocuğa yönelik cinsel saldırı ensest olarak değerlendiriliyor.

Yani ensest sadece cinsel ilişkiyle sınırlı tutulmuyor; yetişkine cinsel haz veren her türlü davranış ve zorlama ensest olarak tanımlanıyor.

 

NEDEN AÇIĞA ÇIKMIYOR?

Çok boyutlu bir aile içi şiddet türü olan ensestin açığa çıkmasındaki güçlüğün en önemli nedeni, saldırganın çoğunlukla mağdur bakımından sorumlu ve otorite olması.

Failin çocuğun güvendiği bir yakını olması, olayın genellikle kendini güvende hissetmesi beklenen evinde -hatta kendi yatağında- gerçekleşmesi mağdurun istismarı ifade etmesini zorlaştırıyor.

Türkiye’de çocuğun aileye ait bir ‘aday vatandaş’ olarak görülmesi, ailenin hem toplum hem de aile nezdinde çocuğun sahibi olarak algılanması, bu nedenle de devletin aileyi denetleyici ve çocukları sahiplenici rolünün zayıf kalması ensestin ortaya çıkarılması, engellenmesi ve çocuğun desteklenmesini daha da zorlaştırıyor.

Kamusal olan-özel olan ayrımında aile ve ev özel alan içinde ele alınırken, kadınlar ve çocuklar da özelin çemberine hapsediliyor.

Kamusal erişimi olan erkeğin tasarrufuna terk edilen kadın ve çocuğun aile içinde yaşadığı problemler, böylelikle mahrem sayılan aile içinde saklı kalıyor.

Ailenin zarar göreceği endişesi de, cinsel saldırı ve ensestin saklı kalmasının nedenlerinden biri. Bu bakımdan kadın intiharı ve “namus cinayeti” olarak bilinen birçok ölüm olayının altında ensest ilişkiler olduğu düşünülüyor.

Çocuğun istismarı normalleştirmesi, yaşanan ilişkilerin normalinin böyle olduğunu sanması; kendini olayın suçlusu olarak görmesi; taciz edenin uyguladığı baskı ve tehdit çocuğun istismarı anlatmama nedenleri arasında sayılabilir.

Çocukların yetiştiriliş biçimi ve eğitim sisteminin de bu konudaki etkisi vurgulanıyor.

Ensestin yasada adı geçen ve açıkça tanımlanan bir suç olmaması da bu konunun kanunlar açısından da satır aralarına gizlendiğini gösteriyor.

 

FAİLLERİN YÜZDE 57’Sİ ÖZ BABALAR

Türkiye’de yapılmış klinik çalışmaların bulgularına göre, ensest faillerinin yüzde 57’sini öz babalar, yüzde 4’ünü öz ağabeyler, yüzde 13’ünü yakın akrabalar, yüzde 26’sını ise ikinci derece akrabalar oluşturmakta.

“Mağdurlar ise bu durumu doğrudan tanımlayacak yaşta olmayan ve yardım isteme becerileri olmayan kız ve erkek çocuklar.”

Dünyada da Türkiye’de de ensestin yaygınlığı tam olarak saptanamazken, 2014 yılında yapılan Türkiye’deki Aile İçi Şiddet Araştırmasına göre 15 yaşından önce cinsel istismara uğrayanların oranı yüzde 9. Yani her 10 kadından 1’i çocukluğunda istismara uğramış.

Ama bu oranın, ensestin ve istismarın saklı kalması nedeniyle gerçeği yansıtmadığı düşünülüyor.

ÖDÜLLENDİRME YA DA TEHDİT YOLUYLA

Cinsel istismar “temas içermeyen, temas içeren ya da cinsel ilişki içeren cinsel istismar” gibi farklı biçimlerde görülebiliyor.

Kız çocukları erkek çocuklara göre her türlü cinsel istismar türüne çok daha fazla maruz kalırken, erkek çocuklar da her türlü istismara maruz kalıyor.

Kız çocuklarının hamile kalması, evden kaçması, bebeği terk etmesi ile başlayan adli süreçler kız çocuklarının yaşadığı istismarı biraz daha görünür kılarken erkek çocuklar açısından istismar çok daha zor ortaya çıkıyor.

Aynı evde yaşayan kız ve erkek çocuklar aynı zamanda ya da farklı zamanlarda istismar edilebiliyor.

Saldırgan, çocuklar büyüdükçe büyük olandan küçük olana yönelerek cinsel istismarın uzun yıllar gizli kalmasını sağlayabiliyor.

Saldırganlar mağdurun direncini ortadan kaldırmak için ödüllendirme ya da tehdit yollarını kullanıyor.

SALDIRGANLAR KİM?

Ensest saldırganları her yaşta ve farklı sosyoekonomik özeliklere sahip kişiler olarak karşımıza çıkabiliyor.

Saldırganların gündelik hayatlarını etkileyen psikolojik problemleri yok, doğru ile yanlışı ayırt edebilecek durumdalar ve normal yaşamlarına devam eden insanlar.

Yani bir tacizci prototipi yok.

Enseste tüm sosyoekonomik gruplardan ailelerde rastlanabiliyor.

Ancak ekonomik güç, ensestin gizli tutulmasında etkili olabiliyor.

Ensestin duyulması ile yaşanacak kayıplar yüksek gelir düzeyindeki bazı aileler açısından daha zor göze alındığından, anne ve çocuklar için sağlanacak sağlık hizmeti, hukuksal ve psikolojik destekler resmi kayıt tutulan kamu kurumlarından sağlanmıyor.

Bazen de “şiddet geçimsizlik” gerekçesiyle boşanma gibi yöntemlerle, olay yargıya taşınmadan “aile içinde çözme” yoluna gidilebiliyor.

Böylelikle yüksek soysoekonomik gruplarda karşılaşılan ensest daha gizli kalıyor.

ENSEST MAĞDURUNUN ANNESİ OLARAK KADINLAR
 
Pek çok çalışmada ve uzman görüşünde, istismarın ortaya çıkarılması ve rehabilitasyon sürecinde annenin rolü üzerinde duruluyor.
Ancak annenin rolü değerlendirilirken, mağdur çocuğun annesi olmasının yanında saldırganın eşi ya da annesi olması gibi bir gerçeğin kadın üzerinde yarattığı rol çatışması, saldırganın anne üzerindeki fiziksel ve duygusal baskı, annenin aileyi ya da toplumu karşısına almak konusunda yeterli güç ve donanıma sahip olmaması gibi gerçeklerin göz önünde tutulması gerekir.
 
· Kitapta yer alan bir uzman görüşü, ensestin ifşasında annelerin aktif rol alamamasının nedenlerinden birini şöyle ortaya koyuyor: “Babayı hapse gönderdiğinizde, o annenin de geçinmesini sağlayacak bir sistem kurmalısınız ki; anne rahatlıkla şikayet edebilsin, delil sunabilsin, göz yummasın.”
 
· Annenin zayıf, korkumasız, kolay incinir olması yalnızca sosyoekonomik yapı ile bağlantılı olmayabilir.
Kadın şiddete maruz kaldığı için de belli zayıflıklar gösterebilir.
 
· Fail ile duygusal açıdan güçlü bağları olan anne, mağdurun söylediklerini dikkate almayabiliyor ve harekete geçmesi zorlaşıyor.
Ya da tersinden çocuklarıyla iletişimi ve duygusal bağı zayıf ya da olumsuz olan kimi anneler, saldırganı koruyup mağduru suçlama tutumu alabiliyor.
 
· Çocukluğunda yaşadığı benzer bir travma da annenin ensest olayı ile karşılaştığında davranışını etkileyebiliyor.
 
· Kitapta, ensesti ifşa etmeleri yönünde desteklenmesi gereken annelerle uzmanların iyi bir iş birliği kurması için öneriler getiriliyor.
Yükseköğretim programları ve müfredatların yeniden düzenlenmesi; konuyla ilgili mesleklerden tüm uzmanlara toplumsal cinsiyet farkındalığı, kadın ve çocuk hakları, cinsel sağlık, cinsel istismar ve ensest hakkında eğitim verilmesi uzmanın anneye ulaşmasını da kolaylaştırıyor.
 
ENSESTİN MEDYADA TEMSİLİ
 
Kadın hareketinin verdiği mücadelenin etkisiyle medyada kadına ve çocuklara dönük şiddet haberlerinin ele alınma şekli nispeten değişse de, ensest halen medyada eksik ya da yanlış temsil edilen ya da hiç edilmeyen konulardan biri.
 
Medya, ensest olaylarını kalıp yargıları ve idieolojileri yeniden üreten ve güçlüden yana konum alan bir anlayışla sunuyor.
Birçok gazetede ensest sözcüğünü kullanmaktan imtina ediliyor, ensest saldırıları tecavüz olarak yer alıyor.
 
Genellikle bir toplumsal soruna işaret etmeyen, etse bile bir farkındalık ve bilgi sağlamayan 3. sayfa haberciliğinde kadına ve çocuklara yönelik sistematik şiddet olayları, sıra dışı olaylar gibi sunuluyor. Pornografik bir dilin ve magazinleştirmenin ön plana çıktığı bu haberlerden geriye vicdansız babalar, sapık dayılar, acayip aileler, iğrenç hikayeler kalıyor. Ailenin karanlık yönelerini, vakaların sıklık ve benzerliklerini dile getirmeyen bu haberlerle, şiddet uygulayanlar canavarlaştırılıp, onları sistemin normal işleyişini bozan istisnalar/ sapkınlar olarak göstererek erkek şiddetinin nedenleri görünmez kılınıyor.
 
NASIL HABERLEŞTİRİLMELİ?
 
Ensest olayları haber yapılırken, mağdur açısından yol gösterici ve olayı açığa çıkarma yönünde cesaretlendirici olması, şüpheli durumların kesinleşmiş davalar gibi yansıtılmaması, mahremiyete özen gösterilmesi, mağdurun travmasını artıracak haberlerden kaçınılması, belirli bir sosyoekonomik grubu damgalayacak şekilde yapılmaması, istismar davranışı için özendiricilik teşkil etmemesi gerekiyor.
 
Haber metni için gerekli olmayan ayrıntılar verilmemeli, dramatik bir dilden vazgeçilerek cesaretlendirip güçlendirecek yapıcı bir dil kullanılmalı.
 
İnsanları üzen, ağlatan, tiksinti uyandıran, ensest saldırılarını sistematik değil münferit olarak ele alan haberler sorunun odağını değiştirir.
 
ENSESTLE MÜCADELE
 
Ensest olgularının tanısı, tedavisi, ihbarı ile yasal sürecin başlatılması çok önemli. Yasal süreç başlatılırken saldırı tekrar tekrar anlatılarak çocuğa yeni bir travma yaşatılmamalı, çocuğun güvende olduğu duygusu hissettirilmeli.
 
Fiziksel ya da cinsel istismar açısından risk altında olduğu düşünülen ancak maddi bir bulgu olmayan; okul başarısı düşen, arkadaşlık ilişkileri zayıflayan, içine kapanan çocuklar dikkatle izlenmelidir.
 
Aileler çocuğu suçlayıcı bir dilden kaçınmalı, hızla kurum ya da hastanelerle iletişime geçilerek hekim desteği alınmalıdır.
 
Hekimin, yargının, psikoloğun, sosyal hizmet uzmanının ve bu alanda görevli diğer kurum çalışanlarının çocuğun üstün yararını gözeten bir yaklaşım sergilemesi hem saldırının ortaya çıkmasında hem de bir daha yaşanmamasında önemli rol oynamaktadır.
 
Rehber öğretmenlerin eğitimi; hukuk çalışanlarının farkındalığının artırılması, ruhsal değerlendirmelerin alında uzman kişiler tarafından yapılması; sağlık kuruluşlarında çocuk sağlığı uzmanı, çocuk ruh sağlığı uzmanı, adli tıp uzmanı ve sosyal hizmet uzmanının birlikte çalıştığı çokdisiplinli merkezlerin oluşturulması gerekir. Ancak böyle koruma şemsiyesi altında çocuk kendisine izleyen uzmana gereksinim duyduğunda ulaşabilir, danışmanlık hizmeti alabilir, gerektiğinde okulda ona destek olacak kişilerle iş birliği kurularak çocuğa bütüncül bir destek sağlanabilir.
 
İstismarın önlenmesi konusunda bilimsel çalışmalar yürütülmesi ve eğitim verme gibi amaçlarla üniversiteler bünyesinde uygulama ve araştırma merkezleri kurulmalıdır.

Yayınlama: 04.09.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.