‘’Anne Lütfen Ölme!’’
Biz dahil her kesim, kadın cinayetleri üzerinden, vicdanımızı rahatlatmak adına, kadına şiddete hayır diyoruz. Bütün ‘güçler’ tarafından erkeği egemen kılan bir dünyada, kadına şiddetin son bulmasına çare arayan bu haberi de bir erkek yazdı. Viyana Aile içi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi’nden bir uzmanla konuyu ele aldık.
Adem Çetin
Kırıkkale ve Konya’da iki kadının eşleri tarafından bıçaklanarak öldürülmesine tepki büyük. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre sadece Ağustos ayında 28 kadın öldürüldü.
Kırıkkale’de 38 yaşındaki Emine Bulut’un dört yıl önce ayrıldığı eşi Fedai Baran tarafından 10 yaşındaki kızının gözleri önünde bıçaklanarak öldürülmesi, kadın cinayetlerini bir kez daha Türkiye’nin gündemine taşıdı. Olayın ardından Baran tutuklanırken Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Baran’ın en ağır cezayı alması için davaya müdahil olacaklarını açıkladı. Başsavcılık ise Bulut cinayeti ile ilgili şüpheli hakkında “canavarca hisle tasarlayarak insan öldürme” suçundan iddianame hazırladı.
Türkiye’de bunlar yaşanırken, Avusturya içişleri bakanlığı kadına yönelik şiddet suçu istatistiklerini açıkladı.
Avusturya’da 2018 ‘de 41 Kadın, Cinayete Kurban Gitti
Avusturya’da bariz şekilde arttığı gözlemlenen kadına şiddet olaylarının toplamında, 2018 yılında kadınlara yönelik 13.670 şiddet suçu işlendi, bunların 12.638’i fiilen uygulanırken, 1.032 şiddet girişimi olarak kayıtlara geçti.
Bunun yanında, Avusturya’da kadına şiddet uygulayan toplumların ilk sırasında, 581 şiddet suçuyla Türkiye vatandaşları geldi. (Bu rakamlarda Avusturya vatandaşlığına geçmiş olanlar sayılmamaktadır)
Şiddetin Kaynağı Siyasette
Bütün bu gelişmelerin ışığında bir açıklama dikkatimizi çekiyor…
Mor Çatı Vakfı tarafından Twitter üzerinden yapılan bir açıklamada ‘’kadın düşmanı söylem ve politikaların kadınların hayatına mal olduğuna’’ dikkat çekildi.
Konuyu daha iyi analiz yapabilmek için, 22 yıldır Viyana Aile içi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi’nde (Interventionsstelle Gegen Gewalt in der Familie) sosyal danışman olarak çalışan Tamar Çıtak’ın bilgilerine başvurduk.
‘’ÖVP-FPÖ Hükümeti Önceki İstatistiklere Bakın’’
Viyana Aile içi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi!
Avusturya’da feministlerin mücadelesi sonucunda 1997’de çıkarılan Şiddete Karşı Koruma Yasası kapsamında kurulmuş. Avusturya’nın her eyaletinde bir adet olmak üzere toplam 9 adet merkez bulunan. Bütçesi devlet tarafından karşılanan bu merkezlerde gizlilik ilkesi ve kadın odaklı yaklaşımla çalışılıyor. Polisin yasa kapsamında ev içi şiddet uygulayan faile uzaklaştırma cezası vermesinin ardından şiddete maruz kalan kadınların bilgileri merkeze iletiliyor ve kadınla iletişime geçilerek sosyal ve hukuki destek sağlanıyor. Tamar Çıtak, 22 yıldır bu kurumun içerisinde aktif olarak görev yapmakta.
– Türkiye’de her bir kadın cinayetinden sonra bir seferberlik ilan edilmekte, toplumun her kesiminden ve özellikle politikacılardan, ‘’kadın cinayetleri son bulsun’’ sesleri yükselmekte. Siz bu seslenişleri samimi buluyor musunuz?
Tamar Çıtak: Kadına şiddet konusunda, eylem sonuca ulaştıktan sonra bir şeyler söylemek, ama hiçbir şey yapmamak sadece vicdanları rahatlatmak için yapılan şeylerdir. Özellikle, siyasilerin toplumun tepkisini azaltmak için sarf ettikleri sözler, timsah gözyaşları gibidir. Kadına şiddetin artması, hükümetlerin yönetim biçimleriyle paralel ilerlemektedir.
15 Ekim 2017 Avusturya genel seçimlerinden önceki, kadına karşı şiddet suçları istatistikleri ile, ÖVP-FPÖ hükümeti döneminde yaşanan kadına karşı şiddet suçu istatistiklerini karşılaştırdığımızda, aradaki fark, hükümetlerin izlediği politikaların kadına karşı şiddette oynadığı rolü görebiliriz.
– ÖVP-FPÖ Hükümeti döneminde, kadına şiddeti artırdığına inandığınız somut gelişmeler nelerdir?
Her şeyden önce hükümet, kadın örgütlerine yaptığı yıllık yardımda kesintiye gitti. Oysa bugün benimde içinde bulunduğum kurum, kadına şiddetin önüne geçebilecek en önemli yapılardır. Polise müracaat eden kadınların, polis tarafından çok fazla dikkate alınmadığını görüyoruz.
Bunun nedeni İçişleri Bakanlığının gereğinden fazla polis teşkilatına misyon yüklemesidir. Bir ülkede kolluk güçlerine olmasından daha fazla misyon yüklendiği zaman, teşkilat kendi inisiyatifini kullanmaya başlayarak, basit gördüğü olaylara duyarsız kalabilmektedir.
Bize gelen mağdur kadınlar, polisin kendilerini ciddiye almadıklarını söylemekteler. Polisin hukuk dışı muamelesi karşısında, polisin her konuda arkasındayım diyen bir bakanlığın olması, polise öz güven vermekte ve yanlış yapmasını sağlamaktadır. Bunun örnekleri Türkiye’de de, ‘Hakimin, kocandır döver’ demesi veya polis karakollarının ‘barıştırma’ kurumlarına dönmesi gösterilebilir. Aynı durumlar farklı şekillerde Avusturya’da da yaşanmakta.
Biz Devletin Yapması Gerekenleri Yapıyoruz!
Bir kadın tedbir kararı çıkarmak için mahkemeye gidiyorsa otomatik olarak Müdahale Merkezi’ne yönlendiriliyor, dinlenmiyor bile. Çünkü dinleseler de, çözüm odaklı sonuçlara ulaşmaları imkansız. Polis teşkilatında bu konuda uzman yok.
ÖVP-FPÖ hükümeti, kadın örgütlerinin kendilerine muhalif olmalarının nedenlerini sorgulamak yerine, onlara yapılan yardımlarda kısıtlama yolunu seçti. Kadın cinayetleri artınca da, zaten bizim yaptığımız faaliyetleri, sanki yeni yapılacakmış gibi göstermeye çalıştılar.
Tamar Çıtak, dünyanın her yerinde farklı şekillerde kadına şiddetin devam ettiğini söyleyerek, sadece kadın cinayetleri sonrasında vicdanını rahatlatan ve toplumun tepkisini azaltmaya yönelik açıklamalarda bulunan siyasilerin, daha etkili ve sürece yayılmış, içselleştirilmiş yasalarla desteklenen eğitim süreçlerinin uygulanmasının hayati önem taşıdığını belirti.
Şiddeti Görünür Kılmak Mı Meşrulaştırmak Mı?
Diğer yandan, Evrensel Gazetesinde Meltem AKYOL’un ‘Kadınları eşit saymayan diziler şiddeti besliyor’ başlıklı haberinde, şu bölüm dikkatimizi çekiyor.
“Peki kadına yönelik şiddet nasıl verilir, nasıl haberleştirilir?
Dizide şiddet meşrulaştırılıyor mu, gözler önüne mi seriliyor?”
Bu tartışmayı Kadınların Medya İzleme Grubu’ndan (MEDİZ) Melek Özman’a sorduk.
Özman, “iyi niyetli” olsalar bile, kadını mağdur gösteren, eşit saymayan haberlerin-dizilerin şiddeti beslediğini söylüyor.
Nedenini ise şöyle anlatıyor: “Niyet üzerinden savunma yapmak yersiz.
‘Biz kadına yönelik şiddeti işleyelim, iyi bir şey yapalım’ demiş olabilirler.
Bu anlamda da iyi niyetli sayılabilirler ama bu konuda düşünmemiş, derslerini iyi çalışmamışlar.
Dolayısıyla kaş yapalım derken göz çıkarmışlar.
Yani şiddeti nasıl görünür kıldığımız çok önemli, görünür kılmak her zaman da iyi olmuyor.
Biz yıllardır boşuna ‘kadın cinayetlerini üçünçü sayfa haberi değildir, politika sayfasında olmalıdır, çünkü bunlar politik cinayetlerdir’ demiyoruz.
Haberi üçüncü sayfada görmek başlı başına bu şiddeti beslemek demek.
Niye bunu söylüyorum, çünkü kadınların kurban, mağdur, korunması gereken canlılar olarak gösterilmesi bu şiddetin nedeni.
Kadınları eşit görmemek.
Bu şiddet bundan dolayı var.
Şimdi dizide kadına şiddet uygulayan bir erkeğin karşısına ‘kadını kurtaran’ başka bir erkek konuluyor, kadın kendini korumuyor, onu yine başka bir erkek koruyor.
Eee, o zaman siz kadını eşit görmeyip, sonra da şiddeti görünür kılıyoruz diyerek işin içinden çıkamazsınız.
Üçüncü sayfa haberi gibi dizi yaparak hayırlı bir şey yapmıyorsunuz, aksine zarar veren meşrulaştıran bir iş yapmış oluyorsunuz.” /virgül
© Bild:virgül