Avusturya | Siyasetin Gündemi ‘’Kadın Cinayetleri’’
Avusturya’da bu yıl, her 13 günde bir, bir kadın erkek tarafından katledilmesi, hükümeti radikal kararlar almaya zorladı. Ana muhalefet partisi SPÖ, İstanbul Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesini istiyor. Yüksek perdeden konuşan siyasilere DerVirgül soruyor! (…) Kadın cinayetlerini, kadın örgütlerinin ödeneklerini azaltarak mı engelleyeceksiniz? Bir önceki kadın cinayetindeki polis ve hastane ihmali ne oldu?
Adem Hüyük
Sadece bu yıl dokuz kadın Avusturya’da eski eşleri tarafından öldürüldü, en son perşembe günü Viyana’da 35 yaşındaki bir kadın, evinin önünde vurularak öldürüldü.
118 Günde Dokuz Kadın Katledildi
Pazartesi günü hükümet bakanlarının açıklama yaparken kullandıkları beden dili, sanki Avusturya’da çok az yaşanan bir vakanın, uzun zaman sonra tekrardan yaşanmış mesajı veriyordu.
Oysa, Avusturya’da uzun yıllar yapılan istatistiklere göre, her beş kadından biri şiddet görmekte.
Hükümet bakanlarının kadın cinayetlerini engelleme kapsamında yaptığı zirve sonrasında, kadın, sosyal işler, adalet ve içişleri bakanı peş peşe açıklamalarda bulundular.
Açıklamalar, 12 maddelik yeni eylem planının hayata geçmesi noktasında birleşti.
İçişleri Bakanı Karl Nehammer (ÖVP), önleme birliğini açıkladı ve polis teftişlerindeki memurlar artırılacağını taaddüt etti.
Bakan, şiddetin önlenmesi alanında şu anda özel eğitim almış 500 memura, 300 daha eklenerek 800’e çıkarılacağını söyledi.
İçişleri Bakanı konuşmasının sonunda, “Lütfen polis acil durum numarasını arayın – 133!” dedi.
Sindirilmiş, korkutulmuş kadınlara telefon numarası vererek aramalarını beklemek, sindirilmiş kadınların ruh hallerini anlamaktan çok uzak bir davranıştı.
İçişleri bakanı, Avusturya’daki kadın cinayetlerinin sayısı “çok fazla”. Federal hükümet bu nedenle kesin olarak kararlıdır. ‘’Kadına yönelik şiddete son verecek’’ diye ekledi rest bir tavırla…
Bizde sayın içişleri bakanına soruyoruz:
• Avusturya’da İşlenen Sekizinci Kadın Cinayetindeki, Polis İhmali Soruşturması Sonuçlandı mı?
Viyana’da işlenen cinayet öncesinde, kadın polisi arıyor ve yardım istiyor. Kadının dairesine gelen polis, kadının partnerini aramaya çıkıyor, sağlık görevlileri de kadını hastaneye kaldırıyor.
Buraya kadar çok normal olan resmi süreç, nedense aynı gece kadının katledilmesiyle son buluyor.
Kadın hastaneden neden çıktı?
Kendi rızası var mıydı?
Kendi rızası ile çıktıysa, rıza göstererek ayrılıyorum formuna atılan imza nerede?
Hastane, kadının aynı gece evine döndüğünü polise bildirdi mi?
Gece yarısı hastaneye kaldırılan kadın, evine döndükten sonra ve yine gece yarısı şiddet gördüğü aynı evde sabaha karşı, gece yarısı ona şiddet uygulayan ve her yerde polis tarafından aranan erkek tarafından öldürülmesini nasıl açıklamayı düşünüyorsunuz?
Polis, her yârde aradığı zanlının, evine geri döneceğini hiç düşünememiş kadar saf ve acemi olabilir mi? Yoksa görevde zafiyet mi var?
İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayanlardan olan Avusturya, hastane ve emniyet birimlerine, sözleşmede gecen, kadına şiddet vakalarında, kurumlar arasında koordinasyondan haberi yok mu? – Varsa neden uygulanmıyor?
• Kadın Örgütlerine Yardımları Neden Azalttınız?
Avusturya’da Kadın Bakanlığı, kadın sivil toplum kuruluşlarının mücadelesiyle kurdurulmuştur.
Ülkenin kadın bakanlığını kurduran ve kadın sığınma evlerinden, aile içi şiddete karşı birçok alanda gönüllü çalışan kadın sivil toplum örgütlerinin, hükümetinize karşı protesto gösteri zincirleri oluşturdu diye, ödeneklerini kesmekle, bugün katledilen kadınların, katledilmesinden sorumluluk duyuyor musunuz?
• Emniyet Birimleri Neden Kadın Cinayetlerini Ayrı Tanımlamıyor?
Kadın sivil örgütlerinin her fırsatta dile getirdikleri, içişleri bakanlığından konu dahilinde müdahale etmesini istediği, kadın cinayetlerinin emniyet birimlerinde ayrı olarak nitelendirilmesi ve istatistiklerin doğru, analizlerinde daha sağlıklı yapılması bu talebi neden yerine getirmiyorsunuz?
Kadına karşı şiddeti engelleme kapsamında, emniyet ve hastane kayıtlarının önemini burada yeniden yazmama gerek yok sanırım.
Kadına yönelik şiddetin modern hayatta yeni bir boyutunu yaşadığımız günlerde, kişiliksiz oldukları, madde-alkol bağımlısı olmaları, aileyi geçindirememeleri, babalık sorumluluklarını yerine getirmemeleri, şiddet uygulamaları gibi nedenlerle terk edilenlerde ‘’erkeklik krizi’’ baş gösteriyor.
‘’Erkeklik krizi’’ ona kadının tarihler boyu ezilmişliğini, kadının erkeğe ait olduğu gibi kadını yok sayan düşünceleri hatırlatıyor ve içinde bulunduğu bütün zavallılığı unutarak, elinde tek kalan kaba kuvvetini kullanarak, tarihsel erkek üstünlüğünü ispata girişiyor.
Kadın cinayetlerinin çoğunluğunda, cinayete giden bir süreç yaşandığı ve bu süreçte cinayetin bariz bir şekilde görüldüğü de görülmektedir.
Şiddet gören kadınlar şikayet ediyorlar, sığınma evlerinde kalıyorlar, erkekler hakkında daha önce alınmış uzaklaştırma kararları var.
Olay başlamış ve devam ediyor.
Kadın cinayetlerinin, cinayete varana kadar bir şiddet süreci devam ediyor.
İşte devletin görevi, bu süreçte müdahale etmek ve cinayeti engellemektir.|DerVirgül
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum