GÜNÜN PORTRESİ: Clara Immerwahr
İlk kimya doktoru kadın olan Clara Immerwahr’ı ardında kimseye ulaşmayan bir mektup bırakarak yaşamına son vermesine kim neden olmuştu?
Clara Immerwahr, 21 Haziran 1870’te Almanya’nın Breslau kentinde dünyaya geldi.
Babası varlıklı bir çiftçiydi ancak genç kadın çiftlik hayatına en ufak bir ilgi bile duymuyordu.
Clara’nın babası kimyaya meraklıydı, bu yüzden kızının bu yolda ilerlemesini istiyordu.
Genç kadın ise babasının bu dileğini yerine getirebilmek için Breslau Üniversitesinde eğitim görmeye başladı.
Üstelik bu alanda oldukça başarılıydı.
Okuldayken o zamanlar kendisi gibi bir kimya öğrencisi olan Fritz Haber ile tanıştı, ancak onu iki yıl boyunca tekrar göremedi.
Ama yolları bir gün yine kesişecekti…
Clara, insanların ona dayattığı fikirlere tahammül edemiyordu.
Çevresindeki herkes ona öğretmen olmasını söylüyordu, ancak o kariyerine farklı bir yön çizmeye karar vermişti.
Kimya laboratuvarı genç kadının yeni evi oldu.
Eğitimini tamamladıktan sonra ise akademik kariyerine devam edebilmek için çalışmalarında hız kesmedi.
O zamanlar Fritz Haber’in de arkadaşı olan Richard Abegg’in danışmanlığında fiziksel kimya çalıştı.
Araştırmaları Clara’yı mutlu ediyordu ama çalışma koşulları ne yazık ki erkeklerle aynı değildi.
Clara, sık sık adaletsiz kararlara maruz kalıyordu.
Yine de bu zorluklar Clara’yı yıldırmak yerine daha büyük bir tutkuyla işine sarılmasına neden oluyordu.
Çabaları 1900 yılında sonuç verdi ve Almanya’da kimya alanında doktora alan ilk kadın oldu. İnanılmaz bir başarı örneği…
Mezun olduktan sonra Abegg’in yanında resmi olmayan bir yardımcı doçent olarak çalışmaya başladı, bir yandan da yerel kadın örgütlerinde kimya dersleri veriyordu.
Ertesi yıl bir kimya konferansına davet edildi, bu davet onu birkaç ay sonra eşi olacak Fritz Haber’e götürdü.
Clara, evlendikten sonra Fritz’in ders verdiği Karlsruhe’ye taşındı.
Yeni bir şehre taşınmak ve evliliğin getirdiği sorumluluklar Clara’nın hayatını yavaş yavaş değiştirmeye başladı. Başlarda çalışmalarına devam etmek için uğraşsa da doğumdan sonra bu onun için imkansız hale geldi.
İlerleyen yıllar, Clara için yalnızca ev işleri ve çocuk yetiştirmekle geçen sıkıcı bir günlük rutin haline dönmüştü.
Abegg’e yazdığı bir mektupta yaşadığı hayatın onu tüketen bir hal almaya başladığını söylemişti.
Sık sık gittiği kimya etkinliklerinden bile elini çekmişti.
Belki de artık yeni bir şehre ve yeni başlangıçlara ihtiyacı vardı.
Fritz ile birlikte Berlin’e taşınan Clara, burada kendine yeni bir amaç buldu ve Kaiser Wilhelm Fiziksel Kimya ve Elektrokimya Enstitüsünün kurulmasına yardım etti.
Fritz ise Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Berlin’deki Savaş Bakanlığına daha fazla dahil oldu.
Patlayıcı ve gübre için azot üretimi üzerine çalışan bir kimya bölümüne başkanlık etti ve savaş silahı olarak zehirli gaz üzerinde çalışmaya başladı.
1 Mayıs 1915’te Doğu Cephesine gitmek üzere hazırlık yapmak için eve geldi ve savaşta kullanacağı klor gazıyla ilgili son çalışmalarını yaptı.
Clara, Fritz’in klor gazını kimyasal silah olarak kullanma fikrine katlanamıyordu.
Onu vazgeçirmeye çalışsa da bu çabasında başarılı olamamıştı.
Clara’ya artık fazla gelir olmuştu.
Kocasının silahını alıp önce bahçeye çıkıp bir deneme atışı yaptı.
Ardından da silahı kendine çevirip kendini vurdu.
Mesleğinde büyük başarılar kaydetmiş ve daha da büyük işler yapabilecek olan böylesine yetenekli bir kadın, yaşamına son verdi.
Fritz, Clara’nın ölümünden bir hafta önce askeri bir çıkmazı kırmak için Belçika’nın Ypres kentinde I. Dünya Savaşının ilk klor-gaz saldırısını düzenlemek için hazırlıklara başlamıştı.
Gerçek bir Alman olduğunu kanıtlama aşkıyla yanıp tutuşan Fritz’in büyük bir hevesle yaptığı kitle imha silahı üretme çabaları, Clara’nın hayatına mal olmuştu. Fritz ise sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi ertesi hafta cephedeki yerini aldı.
İlginçtir ki, ilerleyen yıllarda Fritz uğruna karısını bile feda ettiği yerden kaçmak zorunda kalmıştı.
Clara öldükten sonra hakkında ne bir haber yapıldı ne de cesedi için otopsi istendi.
Sanki hiç var olmamış, kocasının insanları katledecek olmasına hiç ses çıkarmamış gibi sessiz sedasız gömülmüştü.
Kendi kocası yapmış bile olsa bir katliama sessiz kalmayan, yıllar boyu bilim dünyasında ayakta kalmak için çabalamış ve bilimin insanlığın iyiliği için kullanılması gerektiğini savunmuş bir kadının hak ettiği bunlardan çok çok daha fazlasıydı.