Şiddet yaşayan kadınların aklındaki 5 soruya 5 yanıt
Bana vurduktan sonra çiçeklerle geliyor, affetmeli miyim? Onu şiddete benim ittiğimi söylüyor, öyle olabilir mi? Deli miyim? Pişman olduğunu söylüyor, ne yapmalıyım? Çok aşığım, ne yapmalıyım?
Şiddete uğradığınızı biliyorsunuz, kızgınsınız, ama öyle sorular var ki kafanızda, ‘acaba mı?’ diyorsunuz.
Gelin, kafa karışıklığına neden olan sorulara kadınların ortak deneyimlerinden süzülen cevaplarla açıklık getirelim.
1- Bana vurduktan sonra elinde çiçeklerle geliyor,
çok pişman olduğunu söylüyor,
ne yapmalıyım?
Şiddet uygulayan kişi, şiddet uyguladığı dönem ile sevecen olduğu, çiçekler getirdiği, hediyeler aldığı dönem arasında gidip gelebilir.
Bu davranışlar, gerçekten de kafa karıştırıcıdır, bir umut olduğuna inanmamıza, şiddet uygulayanın değişebileceğini düşünmemize neden olur.
Gerçekte, şiddet uygulayan sadece manevra yapmakta, kalmamızı, ayrılma düşüncesinden vazgeçmemizi sağlamaya çalışmaktadır.
Şiddet içeren bir ilişki söz konusu olduğunda erkeğin ara sıra sevecen davranması, uyguladığı şiddetin stratejik bir yönü olarak görülür.
Uzmanlar “şiddet döngüsü” adını verdikleri bu sürecin 4 aşamalı gerçekleştiğini belirtiyorlar.
Birinci aşamada şiddet uygulayan kişi gerilim yaratır.
Kıskançlık, davranışların kontrolü, tehdit vardır.
İkinci aşamada şiddetle birlikte kadının tüm yaşamını kontrol altına alma eğilimi görülür.
Saldırgan incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden kavga çıkarır.
Duygusal ve psikolojik şiddet uygular.
Üçüncü aşamada fiziksel şiddet başlar.
Bu aşama daha kısa sürer, şiddetin boyutu değişebilir, hemen sonrasında şiddeti uygulayan kişi yaptıklarına bahaneler bulur.
Dördüncü aşama “balayı aşaması” olarak bilinir.
Bu dönemde şiddet uygulayan erkek gönül almaya çalışılır.
Gerilim azalır, şiddet uygulayan affedilmeyi bekler, özür diler, durumun normale dönmesi için genellikle yapıcı bir tavır sergiler.
Ta ki tekrar gerilim yaratma aşaması gelene, yani en başa dönene kadar…
2- Kendisini şiddet kullanmaya mecbur bıraktığımı söylüyor.
Suçlu ben miyim?
Hayır suçlu siz değilsiniz. Haklı şiddet yoktur.
Günümüzde şiddet kabul edilebilir bir sorun çözme yöntemi değildir, kanunlarda cezası olan bir suçtur.
Şiddet uygulayan kişi şiddetin sorumluluğunu üstlenmez ve kendi davranışları için karşısındakini suçlar.
“Ben aslında yapmazdım, sen beni zorladın” diyerek şiddet davranışını savunmaya çalışır.
Oysa şiddet, bir sorun karşısında seçilebilecek birçok yoldan sadece bir tanesidir ve çözüm olamayacağı gibi sorumluluğu da uygulayan kişiye aittir.
Her ne kadar şiddet uygulayan kişi kendini kaybettiğini ve ne yaptığını bilmediğini söylese de şiddetin bilinçli bir tercih olduğu açıktır.
Mesela karısını, kızını veya kardeşini döven kişiler genellikle patronlarını dövmezler.
Patronlarını dövmek isteseler bile kendilerini tutabilirler, ama eşlerine, kızlarına, kardeşlerine karşı bu zorunluluğu hissetmezler.
Şiddetin doruk noktasında bile kapıya polis geldiğinde, şiddeti bırakıp sakin bir şekilde kapıyı açarlar.
Hatta bazı kişiler, şiddet uygularken dışarıdan en az fark edilecek ve en az iz bırakacak noktaları seçmeyi ihmal etmezler.
İşte bütün bunlardan dolayı suçlu siz değilsiniz.
Hatasız olmayabilirsiniz.
Kimse hatasız olmaz.
Ama hatalı olsanız bile bu, şiddeti hak ettiğiniz anlamına gelmez.
Hataları tartışmanın daha kabul edilebilir yolları vardır.
Şiddeti kabul etmeyin! Şiddetin sorumluluğunu kabul etmeyin!
3- Deli miyim sizce?
Hayır.
Deli de değilsiniz.
Kadının, kendisini suçlamaya, sorgulamaya başlaması, erkek şiddetinin en yaygın sonuçlarından biridir.
Uzun zaman boyunca sürekli olarak “sen hastasın, sen delisin, bütün bunlara sen sebep oluyorsun” gibi sözleri duyduktan sonra -hele ki bunlar insanın en yakını olması gereken kişiden geliyorsa- insanın kendinden şüphe duyması çok doğaldır.
Ama dikkat ederseniz, şiddet uygulayan kişi dışında size deli olduğunuzu söyleyen yoktur!
Şiddet uygulayan erkekler, toplum içinde farklı bir görüntü sergiler, ailede korkunç şeyler yapsalar bile toplumdaki saygınlıklarını korumaya çalışırlar, hatta çevreden pek çok kişi evde neler olup bittiğinin farkına bile varmaz.
Bu durum gerçekten de kafa karıştırıcıdır.
4- Şiddet uyguladıktan sonra çok pişman olduğunu,
kendisini engelleyemediğini söylüyor.
Tedavi olursa düzelir mi?
Şiddet uygulayan erkeklerin bir kısmı aslında yaptıklarının ardından pişman olurlar.
Bu pişmanlıklarında samimi de olabilirler.
Ancak pişmanlık, bir sonraki şiddeti önleyen bir tavır ne yazık ki olamaz.
Şiddet uygulayan kişilerin pek çoğu öfkelerini doğru noktaya yönlendirmekte ya da tepkilerini kontrol etmekte güçlük çeken kişilerdir.
Bu durumun düzelebilmesi olanaksız olmamakla birlikte, oldukça zordur, sabır ve sebat ister.
Değişmeyi ve bunun için uzunca bir dönem çaba harcamayı gerçekten istemek gerekir.
Kaldı ki bu da yetmez.
Düzenli ve uzun süreli uzman desteği almalı, şiddetin öznel nedenleri ele alınıp ortadan kaldırılabilmelidir.
5- Çok aşığım, affetmeli miyim?
Bunun cevabı kuşkusuz sizde.
Ama aşk aracılığıyla yaşadığımız şiddetin mazur gösterilmeye çalışılması, aşık olunca “aklın baştan gittiğinin” söylenmesi, aşkın kendisine de haksızlık olabilir.
Çünkü aşk aynı zamanda bize kendimizi iyi hissettiren, yaşama ve direnme gücü veren bir duygudur.
“Şiddetin aşkın doğasında var olduğu” ise aşkın şiddetle hiç ilişkisi olmayan birçok duyguyu da içinde barındırması nedeniyle çok tartışmalıdır.
Çocukluğumuzdan itibaren aşkla ilgili birçok şey duyarız.
Masalın birinde aşık olunca kurbağa prense döner, bir efsanede aşık erkek, sevgilisi için dağları deler.
Bu anlatılar aracılığıyla erkekler aşkta güçlü, kadınlar edilgen gösterilir.
Yaşamın kendisinde de tanık olduğumuz egemenlik ilişkilerini aşk söz konusu olduğunda anlaşılabilir bulmayı öğreniriz.
Bize söylenen, aşık olan kadının, sevgilisinin her şeyine katlandığı, ona delicesine bağlandığı, onu mutlu ettiğinde kendisinin de mutlu olduğudur.
Oysa kendi deneyimlerimizden de biliriz ki, ka- dınlar bu tür bir ilişkide ezildiklerini kısa sürede fark ederler.
Bütün aşklar mut- lu sonla bitmediği gibi, insan birden fazla kez de aşık olabilir.