Türk dizileri kadına karşı şiddet içerdiği için eleştiriliyor
Türk dizileri son yıllarda Ortadoğu ve Latin Amerika’da büyük popülarite kazandı. Dizi oyuncuları Instagram’da ve diğer sosyal medya platformlarında milyonlarca takipçi edindi.
Bu diziler 146 ülkede izleyici buluyor. Anadolu Ajansı’na göre Türkiye, dizi ihracından 2018’de 500 milyon dolar kazandı.
Ancak akademisyenler ve kadın hakları savunucuları, dizilerde kadına yönelik genel tutumun ve kadınların erkekler karşısında zayıf ve değersiz olarak sergilenmesinin, kadın karşıtı toplumsal algıyı zayıflatmak yerine güçlendirdiğini söylüyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre Türkiye’de 2019’da 430 kadın öldürüldü, bu sayı 2011’den bu yana sürekli arttı.
Son dönemlerde medyada geniş yer bulan ve art arta gerçekleşen cinayetler nedeniyle kadınlar şiddete karşı tepkilerini yükselterek sorumluların gereken cezayı almasını talep ediyor.
Onlarca şiddet sahnesi
Dizilerde kadına karşı şiddet konusunu ele alan bir araştırmada, popüler dizilerin 8 bölümü incelenmiş ve 14 sahnede kadına karşı zor ve şiddet kullanıldığı, 67 sahnede kadınların ağladığı ve yalvardığı, birçok bölümde ise kadınların kaçırıldığı ve tecavüze uğradığı tespit edildi.
CHP Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Gamze Taşcıer’in hazırlayıp Eylül ayında açıkladığı “Dizilerin Şiddet Karnesi” adlı raporda, erkeklerin ağladığı sahnelerin ise “çok nadir” olduğuna dikkat çekildi.
CHP’nin Haziran ayında yaptığı benzer bir araştırmada ise ‘Sen Anlat Karadeniz’ adlı dizinin bir tek bölümünde, kadına karşı 20 dakika fiziksel şiddet, 41 dakika psikolojik şiddet uygulandığı ifade edilmişti.
Gelen yoğun eleştiriler üzerine dizinin yayınına Kasım ayında son verildi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) CHP kontenjanından seçilen üyelerden İlhan Taşçı, sosyal medyada paylaştığı bir mesajda, “Bu dizinin neredeyse her bölümünde parmaklar kırılmış, kemerle dövmeler eksik olmamış” diye yazmıştı.
Sınırlı değişim
Bazı dizilerde değişim olduğu söylenebilir. Daha önce içerdiği şiddet nedeniyle eleştiri alan popüler mafya dizisi “Çukur”, son aylarda daha güçlü kadın karakterlere ve feminist mesajlara yer vermeye başladı.
Ancak diğer popüler dizilerde kadına karşı şiddet içeren sahneler yayınlanmaya devam ediyor.
16 Aralık’ta yayına başlayan “Sefirin Kızı” adlı dizinin ilk bölümünde, bir kadın karakter bakire olmadığı için düğün gecesinde kocası tarafından evden dışarı atılıyor.
Kadın tecavüze uğradığını söylüyor ama eşi ona inanmıyor, bağırıp çağırıyor, kadını kapıya itiyor ve evdeki diğer kadınlara odalarına dönmelerini emrediyor.
“Beni Bırakma” adlı dizinin yine 16 Aralık’ta yayınlanan bir bölümünde de bir erkek, kendi emrini yerine getirene kadar bir kadının boğazını sıkıyor.
“Azize” adlı yeni bir dizide ise bir kadın ile onu evinde zorla tutan bir erkek arasında gelişen duygusal bir ilişkiye yer veriliyor.
19 Kasım’da yayınlanan ilk bölümde baş kadın oyuncu, erkek tarafından duvara itiliyor ve evde kilitli tutuluyor. Bir başka karakter ise ona tecavüz etmeye çalışıyor.
“Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz” adlı dizinin bir bölümünde ise erkek karakterler kadınlardan hep “alınan” ya da “verilen” bir şey olarak söz ediyor.
Bir erkek karakter kız kardeşine, onu başka bir erkek karaktere “vermektense” ölmeyi yeğlediğini söylüyor, o erkeği de kardeşiyle gizlice evlendiği için ölümle tehdit ediyor.
‘Toplum dizide gördüğünü uyguluyor’
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü, “Türkiye gibi bir ülkede televizyonun daha çok eğitimsel bir araç olarak kullanılması gerektiğini” söylüyor.
BBC İzleme Servisi’ne konuşan Güllü, “Toplum bu dizilerde gördüğünü uyguluyor” diyor. 2011’de federasyona birçok kadından telefon geldiğini ve bir dizinin yayınlanmasından kısa bir süre sonra dizideki kadın karakter gibi tecavüze uğradıklarını anlattıklarını ifade ediyor.
Güllü, dizilerde baskı uygulamayan ailelerde yaşayan güçlü kadın karakterlere yer verilmesinin izleyicinin algısını değiştirmeye yardımcı olabileceğini vurguluyor.
Ancak bazı senaryo yazarları da dizilerdeki şiddetin gerçek hayatta yaşanan şiddeti yansıttığını belirtiyor.
Kasım ayında Journo adlı haber sitesinde yayımlanan bir makalede senaryo yazarı Ezgi Özcan’ın “… kadına, çocuğa gösterilen şiddet, şiddeti göstermeden nasıl anlatılır?” sözlerine yer veriliyor.
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Sinan Aşcı ise senaryo yazarlarının çok daha “sorumlu” davranması gerektiğini söylüyor.
Sinan Aşcı, “Bu sahnelerde şiddetin nasıl yansıtıldığı önemli. Şiddeti meşrulaştırıyor mu yoksa izleyicinin dikkatine mi sunuyor?” diye soruyor.
RTÜK eleştiri alıyor
RTÜK de bu sorunu yeterince ele almadığı için eleştiriliyor. Kurul üyelerinden İlhan Taşçı, “Sen Anlat Karadeniz” dizisine RTÜK’ten “uyarı bile yapılmadığını” söylüyor.
Kurul üyeliği düşürülen medya yorumcusu Faruk Bildirici de RTÜK’ün, hükümet yanlısı bazı kanalları “koruduğu” görüşünde.
RTÜK Başkanı Ebubakir Şahin ise bu eleştirileri reddederek, “kadınlara karşı baskıyı, tacizi teşvik ettiği ve şiddet içerdiği için geçen yıl dizilere beş kez yayın yasağı getirildiğini” belirtiyor.
Şahin, bu tür ihlallerden dolayı 1,8 milyon TL para cezası verildiğini söylüyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Eylül ayında yaptığı bir açıklamada, hükümetin “Bu tür (şiddet içeren) içeriklerin sınıflandırılması ve bu sınıflandırılmaya uygun işaret ve uyarılarla tanıtımın ve gösterimin yapılması noktasında bakanlık olarak son derece hassasız” demişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ise 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü etkinliğinde yaptığı konuşmada, televizyon dizilerinde ve filmlerde, kadınlara yönelik fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet gibi eylemleri gerçekleştiren karakterlerin “evcilleştirildiğini” ifade ederek eleştirmişti.
Emine Erdoğan, “televizyon ve sinema sektöründeki kişilerin, ellerindeki gücün sorumluluğu üzerine çok iyi düşünmeleri gerekiyor” diye konuşmuştu./BBC Türkçe