Türkiye’de Karma eğitim neden hedefte?
Eğitimde karma eğitim karşıtı her uygulama, hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan ‘çocuğun üstün yararı’ ilkesine temelden aykırıdır.
Erkan AYDOĞANOĞLU
Cinsiyet eşitliğini desteklemek, farklı cinsiyetlerin mümkün olduğunca eşit düzeyde eğitim almasını sağlamak düşüncesiyle hayata geçirilen karma eğitim, sadece eğitimle sınırlı olmayan, eğitim kadar toplumsal ve kültürel açıdan çok yönlü özellikleri olan bir uygulamadır.
TARİHSEL SÜREÇ
Eğitimin kurumsal olarak gelişiminin başlangıçta dinsel bir nitelik taşıması, eğitimin dini kurumlar içinde, dini kurallara göre verilmesini beraberinde getirdi.
Karma eğitimin ilk uygulamaları sınırlı olarak 18. yüzyıl sonlarından itibaren başlarken, bugünkü anlamıyla yaygınlaşması ancak ikinci dünya savaşı sonrasında gerçekleşti.
16. yüzyılda Avrupa reform hareketi döneminde Püritenler, çocukların kadınların işlediği ‘ilk günah’ ile birlikte doğdukları ve doğal olarak kendiliğinden kötülüğe yöneldiklerini savundular.
Püritenler, erken yaşlarda ciddi öğrenme potansiyeline sahip olan çocukların kötülüğe yönelmesinin ancak ‘dini eğitim’ almalarıyla engellenebileceğine inanıyorlardı.
Karma eğitim karşıtlarının kız ve erkek öğrencilerin ayrı sıralar, ayrı sınıflar ve ayrı okullarda öğrenim görmesi talebinin arkasında, çocukların küçük yaşlardan itibaren cinsiyetlerine göre ayrı ortamlarda dini eğitim aldıklarında ‘günahlardan uzak tutulacağı’ inancı bulunuyor.
Bu çarpık düşünce sadece İslamiyet’te değil, bütün dinlerde ortak gerekçelere dayandırılıyor.
♦ Ailenin Karanlık Yüzü: Ensest
NEDEN ‘TEK CİNSİYETLİ’ EĞİTİM?
Dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı eğitim kurumları, farklı amaçlarla karma ya da ayrı eğitim sistemleri uyguluyor.
Tek cinsiyete dayalı eğitimi savunanlar, bunun özellikle kız öğrenciler açısından yüksek başarı getirdiğini, bu nedenle kızların ve erkeklerin ayrı okullarda daha iyi eğitim alacaklarını iddia ediyorlar.
Aynı cinsiyetten iki kardeşin bile çok farklı olduğu, farklı öğrenme becerileri gösterebildikleri gerçeği ortadayken, tek cinsiyetli eğitimi savunmanın okulları ve sınıfları kızlar ve erkekler olarak ikiye ayırmanın tek başına ‘okul başarısı’ tartışması olarak gösterilmesi doğru değil.
Dünyada ve Türkiye’de karma eğitim karşıtlığının temelinde büyük ölçüde dini gerekçeler ve dini yaşam tarzı olmasına rağmen, bazı çevrelerin ‘tek cinsiyetli okullarda kızlar daha başarılı’ diyerek karma eğitime karşı çıkması, dini gerekçelerin üzerini ustaca örtme çabasından öte gitmiyor.
Karma eğitim karşıtları,Türkiye’de sıkça görüldüğü gibi, kız çocuklarını ergenlikten itibaren erkekleri tahrik eden, cinsel bir nesne olarak gördüğünden eğitimde tek cinsiyete dayalı eğitimi savunuyor.
Bu çağdışı zihniyetin Ortaçağ’da kadını tehlikeli olarak görüp, binlercesini cadı oldukları gerekçesiyle yakan, bütün Avrupa’da ‘cadı avı’ başlatanlardan hiçbir farkı yok.
Çocukların okul çağına kadar gelirken nasıl bir gelişim gösterdiği, ailenin dünya görüşü, eğitim ve gelir düzeyi, sınıf farklılıkları vb gibi eğitimde temel belirleyici olan gerçekler yok sayılarak tek cinsiyetli eğitim tartışması yapılamaz.
Eğitimde başarı konusunda cinsiyet farklılıklarından çok eğitimin niteliği belirleyicidir.
Bu noktada eğitim ortamı, sınıf mevcutları, öğretmenin niteliği gibi çok sayıda faktörü dikkate almak gerekir.
İki ayrı cinsi ayrı okullara ya da ayrı sınıflara doldurarak eğitim vermenin tek başına ne eğitim başarısını yükseltmesi ne de eğitimin niteliğinin arttırılması söz konusudur.
KARMA EĞİTİM NEDEN ÖNEMLİ?
Karma eğitimle öğretim, kız ve erkek öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren bir arada okutulması, farklı cinslerin küçük yaşlardan birbirini tanıması, farklılıklara saygı göstermeyi öğrenmesi, kadın erkek eşitliğinin okul çağlarından itibaren yeterince bilince çıkarılması açısından önemlidir.
Farklı cinsiyetler her konuya, hayata sadece dini inancına göre bakanların yaptığı gibi, birbirlerini sadece cinsel kimlikleri üzerinden değerlendirmezler.
Farklı cinsiyetlerin birbirini tanıma süreci, günlük hayatın olağan akışının doğal bir sonucudur.
Çocuk ve gençlerin ruh ve beden sağlığı ile olağan kişisel gelişimi, farklı cinsiyetlerin birbirinden ayrılmasını değil, birbirine yakın olmasını, farklılıklarını bilmesini ve birbirine saygı göstermesini gerektirir.
Birbirlerini farklı değer, düşünme ve davranış bakımından ve değişik mekânlarda, ailede, sokakta, okulda, sınıfta ve işyerinde görüp tanımaları, sağlıklı iletişim kurabilmeleri ve birbirlerine saygı duymaları ancak karma eğitim ile mümkündür.
‘TERCİH HAKKI’ TUZAĞI
Dini eğitim ve tek cinsiyetli eğitimi savunanlar, siyasal iktidarın eğitimin hem içerik, hem de biçimsel olarak dini kurallara göre düzenlenmesi yönünde attığı adımlardan cesaret alırken, sürekli olarak ‘ebeveyn hakkı’ya da ‘tercih hakkı’ kavramını kullanıyorlar.
Ebeveynlerin çocukları üzerindeki hakları sınırsız değildir. Nasıl ki ebeveynlerin çocuklarına şiddet uygulama, aç bırakma ya da istismar etme hakları yoksa, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde ifade edildiği gibi,‘çocuğun üstün yararı’na olmayan tutumlar da alamazlar.
Bu nedenle her açıdan sorunlu olan ‘tek cinsiyetli eğitim’ uygulamasını ailelerin ve çocuğun okuyacağı okulun türünü ‘seçme özgürlüğü’ kapsamında değerlendirmek mümkün değildir.
SONUÇ
Toplumsal yaşamda cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmediği, kadınların her alanda geri plana itildiği, kadın cinayetleri ve şiddetin sürekli gündem olduğu Türkiye gibi ülkelerde karma eğitim karşıtlığı, tek din, tek mezhep ve tek cinsiyet egemenliğine dayalı bir toplum oluşturma hedefinden ayrı değildir.
Eğitimde karma eğitim karşıtı her uygulama, hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan ‘çocuğun üstün yararı’ ilkesine temelden aykırıdır.
Cinsiyete dayalı farklı eğitim düzenlemesi yapmak açıkça çocuk istismarıdır.