Aziz Stephan Katedrali ve Pumperin Çanı

1664 yılında Avusturya ve Osmanlı arasında imzalanan Vasvar anlaşmasından sonra Vezir Kara Mehmet Pasa liderliğinde içinde Mehter bölüğünün de olduğu 550 kişilik bir Osmanlı heyeti Viyana`ya gelir.

Aziz Stephan Katedrali ve Pumperin Çanı

Viyana`nın simgesi Stefan Katetrali yapıldığı tarihten itibaren şehrin hem coğrafi hem de dini merkezi olmuştur.

 

Avusturya`nın ilk hanedanı olan Babenberglerin başkentleri Melk şehridir.

1135 yılında başkentlerini Viyana’ya almalarından sonra başpiskoposluk şehrine yakışır bir katetral yapmak istemişler ve burada bulunan küçük kiliseyi yıkarak katetralin yapımına başlamışlardır.

 

Yapımına başlandıktan sonra 1147 yılında Passau Pispoposu Reginbert tarafından Aziz Stephan adına kutsandı.

 

Katetral 1258 yılında büyük bir yangın gördü.

 

İlk yapılan kilise Romenesk tarzdaydı. Bu kiliseden günümüze ön tarafındaki Riesentor (dev kapısı) ve Heidentürme kaldı.

 

Günümüzdeki şeklini 1301-1523 yıllarında aldı.

1723 yılından beri Başpiskoposluk kilisesi ve aynı zamanda 1918 yılına kadar imparatorluk kilisesi olmuştur.

1664 yılında Avusturya ve Osmanlı arasında imzalanan Vasvar anlaşmasından sonra Vezir Kara Mehmet Pasa liderliğinde içinde Mehter bölüğünün de olduğu 550 kişilik bir Osmanlı heyeti Viyana`ya gelir.

 

Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi de heyettedir, Evliya Celebi heyetin Viyana’ya girerken Mehter eşliğinde girmek istediğini, Avusturya tarafının bunu önce kabul etmek istemediğini ama daha sonra kabul ettiğini söyler.

 

Evliya’nın da içinde bulunduğu Kara Mehmet Paşa liderliğindeki 560 kişilik Osmanlı elçilik heyeti, bazı itirazlara rağmen, mehter çalarak, gösteriler yaparak, sancaklarını ve bayraklarını açarak, on binlerce meraktan yollarda bekleyen Viyanalıların arasından “Alla hu Ekber” sedalarıyla Viyana’ya girer.

 

Gördükleri karşısında hayranlığını gizleyemeyen Evliya Celebi seyahatnamesinde ‘Şehrin tam ortasında olan İstifanı adlı manastırı, Rum, Arap ve Acem’de kısacası bu yeryüzünün yedi iklim kafiristanında öyle büyük bir yapı ve öyle bir eski bina inşa olunmamıştır ve olmazda. Bu Beç(Viyana) içinde olan İstifanı Manastırı çok mamur ve eski yapıdır. Bunda olan hazine mallarının sayısını, sınırını, bunda olan çok değerli emanet mücevherlerin hesabını Cenab-ı Bari bilir.

 

Bu kilisenin uzunluğu geri kapıdan İsa Mihrabına kadar tam 300 ayaktır, genişliği tam 180 ayaktır ve kat kat kemer, kemer aralarında küçük ruh-i tutyadan, balgamiden, ferah taşından ve yeşimden direkcikler vardır.’ Seyahatnamede kilisenin zenginliğini anlatırken, İsveç Kralı’nın, ‘Bu İskender tacı tahtı dedemin tahtı bana haram olsun, Nemse’nin (Avusturya) Beç Kalesi’ndeki İstifanı Manastırı’ndaki mala sahip olmayınca bu İsveç devleti bana ve evlatlarıma haram olsun’ dediğini nakleder.

Evliya, kilise içinde yüzbinlerce kitabın olduğu büyük bir kütüphaneden, yine kilise içinde, Mısır hazinesi değerinde, çeşit çeşit putlarlardan, sanatlı avizelerden, altın ve gümüşten kandiller, şamdanlar, buhurdanlardan ve her biri birer ünlü ustalardan gelmiş askılardan bahsetmektedir.

 

Ayrıca, ‘kilise içinde bulunan timsal, heykel, resim, esnan nakışları, değişik büyüklükteki putların’ çokluğundan hayrete düştüğünü ifade etmektedir.

 

Evliya Çelebi gördüklerini hayretle anlatırken, istihza etmekten de geri durmaz. Cennet’i tasvir eden bir resim için şöyle yazar: ‘Bu Beç içindeki İstifanı’ diye yazar.

 

İstanbul Viyana arası 1622 km dir.

 

Hicri 936 yılında Sultan Süleyman Viyana kalesini kuşattığı zaman, gördüğü muhteşem katedrale hayran kalmış ve nasıl dedesi Fatih İstanbulu aldığında ilk Cuma namazını

Ayasofya da kıldıysa oda Viyana’yı aldıktan sonra bu muhteşem mabette Cuma namazını kılmak istediğinden bu yapıya kesinlikle dokunulmaması, zarar verilmemesini istemiştir.

 

“ Bir gün bu kule mutlaka ezanların okunacağı bir minare ve Müslümanların Cami olacaktır” demiştir.

Havaların soğuması, Budin’den çıkarken yağmurların çok yağmasından dolayı, Kamarom bataklıkları taştığından ağır topların getirilememesi ve askerin isteksizliğinden kuşatmanın kaldırılmasına karar verilmiştir.

 

Kuşatma kaldırılmadan önce Kanuni Avusturya imparatoru Ferdinant’a altından bir ay-yıldız yaptırarak göndermiş ve bunu Viyana’nın en yüksek yerine asılmasını istemiştir.

 

İmparator Ferdinand bu isteği kuşatmanın kaldırılma şartı olarak düşündüğünden Katedralin en yüksek kulesinin tepesine takmıştır.

 

1683 Merzifonlu Kara Mustafa Pasa kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması ve Türk tehlikesinin kalkmasıyla birlikte bu ay-yıldız kaldırılmıştır.

 

Kanuni’nin hayran kaldığı, ilk Cuma namazını kılmak istediği Stephansdom en büyük hasarı ikinci dünya savasının sonunda 1945 de Amerikan ve İngiliz hava bombardımanlarında alır.

 

17 Nisan 1945 de büyük bir yangın geçirir ve 1952 yılına kadar aslına sadık kalınarak tamir edilir.

 

Bu gün gotik iç mimarinin tüm özelliklerini kilisenin içinde görebiliriz.

 

Kilisenin kuzey kulesinde ( Nordturm) da bulunan canın adı.

 

Toplam 11 can bulunur.

 

II. Viyana Kuşatması sonrasında Osmanlı ordusu geride birçok mühimmat bırakır. Askerî toplar, gülleler, kılıçlar ve diğer materyallerden oluşan bu malzemeler, Viyana

Başrahibi Franz Ferdinand Freiherr von Rummel’in isteği ile, İmparator I. Joseph emretmesi ile, 1711 yılında çan ustası Johannes Achamer tarafından eritilerek devasa bir

katedral çanı (Pummerin) yapılır ve başkentin sembolü Stephan Katedrali’nin güney kulesine monte edilir.

 

Yaklaşık 300 farklı teçhizatın materyalinden yapılan 316 santim çapında ve 22,5 ton ağırlığındaki çan, 26 Ocak 1712’de katedralin kulesine yerleştirilir.

 

II. Dünya Savaşında Ruslar, Almanlar ve Amerikalılar arasında kalan Avusturya, savaştan büyük zararlarla çıkar.

 

Stephan Katedrali’de bu dönemde hasar alır.

 

Çatısı yanarak yıkılan kuleden Pummerin’de yere düşerek parçalara ayrılır.

 

II. Dünya Savaşı’nın ardından Avusturyalılar, Stephan Katedrali’nin kulesinden düşerek dağılan çanın parçalarını da kullanarak Yukarı Avusturya Eyaleti’nin (Oberösterreich) Sankt Florian kentinde yirmi ton ağırlığında, ülkenin en ağır ve büyük Pummerin çanını yeniden yaparlar.

 

1952 yılında binlerce insanın yer aldığı gösteriler eşliğinde Stephan Katedrali’ne getirilir. Çanın monte edilmesi işlemi uzun ve zahmetli olmuş ve ilk olarak 5 Ekim 1957’de bugünkü yerine konulmuştur.

 

Kilise çanının üzerine demirden yapılmış yeniçeri başları ve II. Viyana Kuşatmasını hatırlatan bir tablo işlenmiştir. Yeni çan Katedralin kuzey kulesine yerleştirilmiştir. Mustafa Küçüktekin/Virgül.at

Yayınlama: 02.12.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.