Viyanalı İlkay öğretmen | “Ana dil, kalbe en yakın olan dildir”
Viyanalı ilkokul öğrencilerinin yüzde 14,8’inin Almanca bilgisi o kadar yetersiz ki derse ayak uyduramıyorlar. Viyanalı öğretmen Ilkay Idiskut, ebeveynlerin daha fazla sorumluluk almaları gerektiğini düşünüyor ancak ebeveynleri cezalandırma fikrine karşı.
Yakın zamanda açıklanan bir istatistik dikkatleri bu yöne çevirdi: Viyana’daki kamu ilkokullarındaki Almanca bilmeyen öğrencilerin sayısı yüksek seviyede kalmaya devam ediyor. Bu da öğrencilerin dersleri takip etmelerini olumsuz etkiliyor.
Bu konuyla ilgili olarak Viyanalı ilkokul öğretmeni İlkay Idiskut, devlet televizyonu ORF’in ZiB 2 programında Margit Laufer’in konuğuydu.
Idiskut, aynı zamanda “Favoriten” adlı sinema belgeselinden tanınıyor. Filmde, sınıfında Almancanın ana dil olarak konuşulmadığı bir ortamda öğretmenlik yaparken görülüyor.
Dil eğitimi erken başlamalı
İlkay Idiskut, dil eğitiminin erken yaşta başlaması gerektiğini ve yalnızca bir anaokulu yılının bu konuda yetersiz olduğunu belirtiyor. Dil öğrenmenin on yıla kadar sürebileceğini gösteren araştırmalardan alıntı yaparak, “en baştan” başlanmasının faydalı olacağını söylüyor. “Çocuklar genç yaşlarda öğrenmeye çok istekli ve çok alıcıdır,” diyor.
Avusturya’da doğmuş olmasına rağmen neden birçok çocuğun Almancayı zayıf konuştuğu sorulduğunda ise, öğretmen, bu durumun çoğunlukla ebeveynler için de zor olduğunu belirtiyor. “Kendi toplumlarında yaşıyorlar ve burada ana dillerini konuşma imkanları var. Ana dil, kalbe o kadar yakındır ki tercih ediliyor,” diyor. Bu nedenle okullarda öğrencilerin daha fazla karışık bir şekilde sınıflandırılmasının faydalı olacağını düşünüyor.
Ebeveynlerin sorumluluğu
FPÖ Viyana’nın, belirli dil standartlarını karşılamayan ailelerin sosyal yardımlarının kesilmesi önerisini verimli bulmayan Idiskut, “Çocuklar böylece daha da olumsuz durumlara düşer ve yoksulluk riski artar,” diye ifade ediyor. Ebeveynlerin sorumluluk alması gerektiğini ancak bunun onları teşvik ederek ya da okula getirerek, bir “birliktelik” ortamı yaratılarak yapılabileceğini savunuyor. Ancak bu durumun da her zaman kolay olmadığını, çünkü ebeveynlerin bazı korkularının olduğunu ekliyor. “Kendilerini hoş karşılanmadıkları bir yerde bulunmak istemezler,” diyor ve ebeveynlerin neden kendilerini rahat hissetmediklerinin de sorgulanması gerektiğini ekliyor.
Yeni hükümetten, bu konuyu ciddiye alarak eğitimi çalışmalarının merkezine koymalarını talep ettiğini söylüyor.| ©DerVirgül