Aynı iş kolunda çalışıyorduk, ama kocam hep çok yorgundu

Evlenmeden önce kocasıyla arasında geçen ‘ev işi yükünü paylaşma’ sohbetlerinin evlilikten sonra nasıl değiştiğine kısaca bakalım mı?

Aynı iş kolunda çalışıyorduk, ama kocam hep çok yorgundu

Büroda daha sabah başlar yemek muhabbeti.

Ama muhabbet; “Dün gece şu mekanda şöyle bir yemek yedik, çok güzeldi” muhabbeti değil ne yazık ki.

“Akşama ne yemek yapacaksınız kızlar” muhabbeti.

Bir taraftan bilgisayara dosyaları giriyor bir taraftan da akşam evde hangi yemeği yapacağımızı düşünüyorduk.

Çayı getiren Songül abla bu muhabbet açıldığında bize hep gülerdi.

Çünkü o sabahın köründe kalkmış, yemeği pişirmiş olurdu akşam için.

Sabah işe geldiğimizde o bitkin yüzü ve üzerine sinmiş yemek kokusuyla karşılardı bizi.

Erkek arkadaşlar alaylı bir tavırla Songül ablanın evinde ‘akşam ne yemeği var’ tahminlerinde bulunurlardı. 

 

Kocamla tanıştıktan sonra, yani evlenmeden önce anlatırdı hep “Ben bir kuru fasulye yaparım.

Offf… Parmaklarını yersin.

Ütü hele ütü, herkesin yaptığı ütüyü beğenmem.

O gömlek jilet gibi olacak.

Ütü benim göbek adım…” Bir gün sormuştum ona, “Evlendikten sonra bana ev işlerinde yardım edecek misin?” diye.

“Hayır” demişti, “Hayır yardım etmeyeceğim, onlar senin işlerin değil ki yardım edeyim, birlikte yapacağız…”

Ne kadar sevinmiştim, ‘kısmen doğru’ olduğunu sonradan öğrendiğim bu sözlere. 

 

Evlendik.

Bir süre daha böyle devam etti.

Yapacak pek bir şey de yoktu işin doğrusu.

İki kişiydik, ev kirlenmiyordu, yemeği iki kişilik yapıyorduk.

Ütü doğru düzgün çıkmıyordu bile.

Sonrası…

Sonrası vahim.

Çocuklarımız olmuştu.

 

Evdeki iş yükü artmıştı.

 

Yemek, bulaşıklar, çamaşır, ütü.

 

Ama o hep yorgundu.

 

Aynı iş kolunda, aynı işi yapıyorduk ama o yorgundu.

 

Sadece çocuklarım için çabalıyordum; Aman aç kalmasınlar, derslerini yapsınlar, mutlu olsunlar…

 

Çocuklarıma hizmet etmek beni üzmüyordu.

 

Ama yüzüme gülümseme zahmetinde bile bulunmayan kocama hizmet etmek dokunuyordu. 

 

Gel zaman git zaman dedim ki kendi kendime “Dört boğazı, üç boğaz yapsak ne olur ki?”

 

Evet çok zor bir süreçti, ama yaptım.

 

Şimdi çocuklarım da rahat, ben de rahatım.

 

Sadece kendimize ve birbirimize hizmet ediyoruz.

 

Hep birlikte yemek yapıyor, sofrayı kuruyor ve topluyoruz. 

 

Songül abla ise hala sabahları erken kalkıp yemeğini yapmaya devam ediyor.

 

Dünya acımasız. Songül abla mutsuz… /ekmekvegul.net

 

 

 

 

 

 

 

 

Yayınlama: 05.08.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.