Dubai çikolatası | İnsan, “sosyal” bir varlıktır ve her zaman kendi tercihleriyle hareket edemiyor…
Prof. Dr. Ulvi Saran Independent Türkçe için yazdığı yazı [tıklayın]
İnsan, “sosyal” bir varlık…
Her zaman kendi başına ve kendi tercihleriyle hareket edemiyor…
Hayatını düzenleme biçimi, gündelik ilişkileri ve yapıp ettikleri gibi; ilgi duyduğu, beğendiği ve zevk aldığı şeyler de önemli ölçüde içinde bulunduğu toplumun etkisi ve yönlendirmesiyle belirleniyor.
Bilgi ve teknoloji çağının getirdiği sistemler, sağladığı araç ve uygulamalar ise, insanın dışarıya açık olma ve etkilenme derecesini kat be kat artırıyor.
İşte, “Dubai çikolatası”, insanın irade ve kişilik zayıflığı, dış etkiye alabildiğine açık ve manipüle edilebilir olması, birçok konuda kendi tercih ve kararlarıyla değil, toplumsal etkileşim çerçevesinde ve çevresel uyaranların yönlendirmesiyle hareket ettiğine dair çok yeni ve canlı bir örnek…
Ürün, çok kısa sürede tüm dünyada fenomene dönüşen bir gıda olarak hemen herkesin zihninde ve gündelik konuşmalarında yer almaya başladı…
Önemli bir siyasi olay ya da uluslararası bir gelişmeymiş gibi, televizyonlarda, sosyal medyada ve dost sohbetlerinde bir şekilde sırası getirilip söz konusu edildiğine tanık olmaktayız.
Dubai çikolatasının tüm dünyada ve bu arada Türkiye’de adından çok söz ettirmesi ve insanların gündelik ajandalarında fazlasıyla yer alması, içeriğinden ve niteliğinden bağımsız bir konu ve özellikle bir gıda ürününün talep görmesinden öte bir şey…
Dijital teknolojilerin ve dijital kültürün sosyoekonomik yapı ve sosyal psikoloji üzerindeki çok yönlü etkilerine, iletişim dinamiklerinin ve sosyal medyanın insanların düşünce ve davranış biçimleri üzerindeki belirleyiciliğine ilişkin kritik değerde olguları ve verileri bünyesinde barındırıyor.
“Dubai Çikolatası”, Dubai merkezli Fix Dessert Chocolatier tarafından üretilen bir çikolata barı…
Kısaca, Ortadoğu’nun geleneksel tatlısı olan künefenin Antep fıstığı, tahin ve çikolata ile birleşmesinden oluşan bir içerik ve lezzet kombinasyonu olarak tanımlanıyor.
Dünyanın her yerinde insanlar bu yeni ürünün tadını merak ediyor ve birbirlerine deneyip denemediklerini soruyorlar. Denemeyenler, bir an önce denemek için can atıyorlar ve çikolata satan mağazalarda ve marketlerin kasalarında kuyruk oluşturuyorlar.
Çikolatayı, basit bir merakla bu malzemeleri birleştirerek ortaya çıkaran, daha doğrusu “icat eden” girişimci Sarah Hamouda, geliştirdiği ürünün dünya çapında bu kadar yaygın bir ilgi ve merak uyandıracağını hiç tahmin edemezdi…
Ürünün bu kadar popüler olmasının başlıca nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Trend dinamikleri ve sosyal merak:
İş, başlangıçta Hamouda’nın kendi dükkanında küçük çaplı satışlarla ilerlerken, TikTok yemek fenomeni Maria Vehera’nın arabasında yediği çikolata videosunu hesabında paylaşmasıyla yerel bir girişim olmaktan çıkıp dünya çapında tanınmaya başladı ve çok kısa sürede küresel bir trend haline geldi.
İnsanların yeni bir ürüne bu kadar yoğun ilgi göstermesi yalnızca o ürünün gıda değeri veya kalitesiyle değil, aynı zamanda yeni şeyleri keşfetme arzusu, merak duygusu ve hızlı tüketim alışkanlıklarıyla doğrudan ilişkilidir.
Dijital çağda, İnternet mecrasında ortaya çıkan ve yaygınlaşan trendler, insanlarda sürekli merak ve keşfetme duygusu ve “yeni olanı deneme” arzusu uyandırıyor.
Sosyal medya platformları, özellikle TikTok ve Instagram, bu merak duygusunu hızla yayılan görseller ve paylaşımlarla besleyerek geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyor.
Reklam ve iletişim stratejileri:
Piyasaya sürülen her yeni şey, doğal olarak merak uyandırır.
Ayrıca ünlü ekonomist Jean Baptiste Say’ın “Say ve Mahreçler Yasası” gereği, zaten “her arzın kendi talebini oluşturması” piyasa ekonomisinin temel kuralı…
Öncelikle, çikolatanın estetik tasarım ve görsel sunum zevkiyle Dubai’de günde 2 kez ve sınırlı sayıda üretilerek satışa sunulmasının, temelde geleneksel pazarlama stratejisi gereği zor ulaşılabilir olmasını ve dolayısıyla daha çok talep görmesini sağladığını belirtmek gerekir.
Her gün belirli saatlerde sınırlı sayıda üretilen çikolatanın, reklam ve iletişim açısından “sınırlı erişim” konseptiyle satışa sunulması, böylelikle insanların zihninde, bir tür değerli “koleksiyon ürünü” algısı oluşturmuştur.
Viral etki ve dijital çağın iletişim gücü:
“Dubai Çikolatası” olayı, sadece yeni bir lezzet bileşiminin küresel ölçekte insanların beğenisine sunulması değil, sosyal medyanın viral etki oluşturma kapasitesi açısından da dikkat çekici bir örnek olay niteliğindedir.
Dijital çağın pazarlamaya getirdiği boyut, TikTok ve Instagram videolarının sağladığı viral etki ile dünya genelinde milyonlarca görüntülenme elde eden çikolatanın, sosyal medya kullanıcıları arasında hızla yayılarak global bir merak uyandırması ve sonuçta daha fazla insanın bu ürünü denemek istemesi olarak kendisini gösteriyor.
Burada sosyal medyanın sağladığı viral etki (zincirleme paylaşım etkisi), tanıtım ve yayılmada üstel fonksiyonlu (exponential), yani bir çığ gibi büyüme yönünde bir artış sağlıyor.
Çikolatanın videolarda çarpıcı mesajlar ve görsellerle tanıtılması, viral etkinin şiddetini daha da artırarak ürünü yalnızca yerel bir çikolata olmaktan çıkarıp küresel bir simgeye dönüştürüyor.
Ayrıca insanlar, sosyal medya aracılığıyla yalnızca ürünü değil, aynı zamanda onu “bir an önce tecrübe etme” duygusunu da paylaşıyorlar, bu da “kaçırma korkusunu” (Fear of Missing Out- FOMO) tetikleyerek ürüne olan talebi hızlı bir biçimde artırıyor.
Kişisel zaaflar ve bağımlılık dinamikleri:
Günümüzde, insanların bir ürünü veya konuyu gündemlerinin en üst sırasına yerleştirip, onu tecrübe etmeyi hayatlarının önceliği haline getirmesi, yalnızca ürünün özelliklerinden değil, aynı zamanda dijital çağın sosyal etkileşim dinamiklerinin birey psikolojisi üzerindeki güçlü çekicilik ve yönlendirme etkisinden kaynaklanıyor.
Herkesin yaptığını bir an önce yapma arzusunun temelindeki “kaçırma korkusu” (FOMO) çok eskilere dayanıyor.
Tarih boyunca insanlar, sosyal bağlantılardan kopma veya önemli tecrübelerden yoksun kalma korkusuyla hareket etmişlerdir.
Örneğin, geçmiş toplumlarda “grup dışında kalma” ya da “sosyal çevrenin bir parçası olamama” korkusu, hayatta kalma açısından bir tehdit olarak görülüyordu.
Ancak bu duygu, dijital çağın iletişim ve sosyal etkileşim dinamikleriyle birlikte daha yoğun ve yaygın hale gelmiştir.
Sosyal medyada sürekli çevrim içi iletişim ve anında bilgi paylaşımı, insanlarda diğer insanların neler yaptığına dair güçlü bir farkındalık oluşturmuştur.
Bu sayede insanların, sürekli olarak başkalarının “daha iyi” veya “daha eğlenceli” bir şeyler yaşadığı düşüncesine kapılmaları, kaçırma korkusunu tetikliyor.
Dubai çikolatasının dünyanın her tarafında insanlarca bir an önce tadılmasına yönelik şiddetli arzu duyulması, bu çerçevede önemli ölçüde başkalarının hayatını idealize etme eğiliminde olmaları ve kendi deneyimlerini yetersiz görmeleriyle ilgilidir.
Manipülasyona açıklık ve irade zayıflığı:
İnsanların kolayca manipüle edilebilir hale gelmesinde, İnternet ve sosyal medya ile kamçılanan tüketim kültürünün büyük rolü bulunmaktadır.
Çikolataya olan bu talep, aslında insanların dikkatlerini kontrol etmede zorlandıklarını, kolayca yönlendirildiklerini ve irade konusunda zayıflık gösterebildiklerini ortaya koyuyor.
Özellikle, sosyal medya aracılığıyla sürekli yeni ve cazip ürünlerin bombardımanına tabi tutuldukları çağımızda, insanların kendi içsel istekleri ile sosyal medyanın etkisi arasındaki farkı ayırt etme yeteneği büyük ölçüde zayıflamaktadır.
Bu tür bir etkiye kapılmak, insan psikolojisinin kolaylıkla baştan çıkarılabilir olmasıyla bağlantılıdır.
İnsanlar, toplumun popüler kabul ettiği şeyleri tüketme eğilimindedir ve bu eğilim, bireylerin kendilerini özgür irade ile hareket ettiklerine inansalar bile, aslında dış etkilerle yönlendirildiklerini gösteriyor.
Özetle;
İnsanların “Dubai çikolatası” gibi bir ürüne bu denli yoğun bir şekilde yönelmesinin ardında, modern dijital çağın birey psikolojisi ve sosyal etkileşim dinamikleri önemli rol oynamaktadır.
“Dubai çikolatası”nın viral hale gelmesi, sosyal medya baskısı, kişisel merak, irade zayıflığı ve tüketim kültürünün birleştiği bir örnek olaydır.
Bu tür etkiler, bilgi ve iletişim çağında insanların bağımsız bir düşünce yapısından ziyade dış etkilere dayalı kararlar aldıklarını ve sosyal onay arayışlarının davranışlarını yönlendirdiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Kaynaklar:
– Jean Baudrillard – Simulacra and Simulation
– Sherry Turkle – Alone Together: Why We Expect More from Technology and Less from Each Other
– Bauman, Zygmunt – Liquid Modernity
– McLuhan, Marshall – Understanding Media: The Extensions of Man
– Digital Marketing & Viral Impact Studies – Örneğin, Journal of Interactive Marketing ve Journal of Marketing Research
– Castells, Manuel – The Rise of the Network Society
– Kaplan, Andreas M., Haenlein, Michael – Users of the World, Unite! The Challenges and Opportunities of Social Media
– Kang, Minjeong, et al. – Exploring the Effects of Social Media on Consumers’ Online Shopping Behavior
– Akerlof, George A., Shiller, Robert J. – Animal Spirits: How Human Psychology Drives the Economy, and Why It Matters for Global Capitalism
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Der Virgül’ün editöryal politikasını yansıtmayabilir.